Bir kitabın daha sonuna geldik canlarım!
Kitaptan önce sizinle biraz konuşmak istiyorum. Son zamanlarda hayatımda minnoş güzellikler oluyor. Mesela, dün tiyatroya başladım! Size yemin ederim harika bir gün geçirdim orda. Çok güldüm ve çok eğlendim. Umarım hep böyle geçer.. Bunun dışında, dün YouTube'da ilk ingilizce videomu yayınladım, iki konu hakkında da aşırı heyecanlıyım gerçekten. Aynı zamanda kitap okumaya da devam ediyorum biliyorsunuz. Hafif bir mutluluk paylaşımından sonra, gelelim bu kitabımıza.
Tongue Fu, sözlü dövüş sanatı. Hayatımızda bol bol yaptığımız iletişim hatalarını yüzümüze çarpar ve aslında nasıl olması gerektiğini öğretir. Ben yabancı yazarların fikir kitaplarını okumayı pek sevmiyorum, hem bizim kültürümüzden bağımsız olduğu için türk okuyucuya çok hitap edemiyor hem de verilen örnekler bizim yaşantımıza hiç benzemiyor. Kitabı okurken "Bu ben!" Deyip kendimizi bulamıyoruz. O yüzden fikir kitabı okuyacaksam Ahmet Şerif İzgören'in kitaplarını okumayı tercih ediyorum. Tamamen bizim içimizden, bize hitap eden kitapları var..
Sonuç olarak, güzel bir kitaptı. Okunabilecek, bir şeyler öğretebilecek ve kendimizi geliştirmemize katkıda bulunabilecek bir kitaptı. Kitaptan bir sözle yayınımızı bitirelim:
"Bilgeliğin zirvesi bugünde yaşamak, geleceği planlamak ve geçmişten kâr sağlamaktır." (Tongue Fu)
16 Kasım 2019 Cumartesi
11 Kasım 2019 Pazartesi
Martı Jonathan Levingston
Çok kısa, öz, anlamlı bir öyküydü. Belki de fabl demek daha uygun bilmiyorum. Okuduğunuz zaman içinize tatlı bir umut dolar ve kendinizi iyi hissedersiniz. Öyle bir kitap. İçinde bol bol martı resimleri var. Etkileyici, özgün ve akıcı bir anlatım. Fazla söylenecek bir şey bulamıyorum. Okuyunuz, okutunuz..
Haklısın Jonathan:
"En doğru yasa, bizi özgürlüğe ulaştıracak olandır. Başka hiçbir şey değil." (Martı Jonathan Levingston)
10 Kasım 2019 Pazar
Tutunamayanlar
Umarım yazdığım yazı okunuyordur.
Hey, gençler, kitap kurtları, her neyse! Nasılsınız? Ben çok iyiyim çünkü üç haftanın sonunda, Tutunamayanlar'ı bitirmiş bulunuyorum. Alkışlarınızı duyar gibiyim, teveccühünüz efendim, teveccühünüz..
Çok boş yaptım, artık sadede gelebiliriz dostlar. "Mahşer"den sonra ilk defa bir kitaptan 4 sayfa not çıkardım. Çok sevdiğim bir arkadaşım, "Tutunamayanlar" için "eline kağıt kalem alıp ders çalışır gibi okuman gereken bir kitap" diye bir yorumda bulunmuştu, aşırı haklıymış.
Benim bu kitabı okuma nedenim, Hakan Günday'ın "Az" kitabıydı. Kitapta "Tutunamayanlar" ın o kadar çok bahsi geçiyordu ki nasıl bir kitap olduğunu çok merak etmiştim. Daha sonra babama sordum ve ofisinde varmış, bana getirdi sağolsun. O şekilde başlamış bulundum.
Lâkin kitaba ilk başladığımda, beklemediğim kadar karmaşık bir dille karşılaştım. "Tutunamayanlar", kesinlikle öyle Instagram'da gördüğünüz cümlelerden ibaret bir kitap değil. İlk sayfaları inanılmaz kafa karıştırıcı ve okuması zordu. Hatta 300.sayfalara kadar hiçbir şey anlamayarak okudum. Başladığım işi bitirme takıntım olduğu için yarıda bırakmak istemedim. İyi ki de bırakmamışım, çünkü sonradan kitap mükemmel bir hâl almaya başladı. Gerçekten iyi bir edebiyat bilgisine sahipseniz, o mükemmelliği ilk sayfalarda da görebilirsiniz eminim ama ben yakalayamadım. Sosyal medyada paylaşılan alıntılarda sürekli geçen "Olric" karakterini birçoğunuz merak ediyor, biliyorum. Merak etmekte haklısınız. Olric, mükemmel bir yol arkadaşı. Kitabı sevimli kılan bir detay. Fakat kitabın tamamı Olric üzerine kurulu değil.
Kitabı okurken bol bol iç konuşmalarla karşılaşacaksınız, bazı taşlar kitabın sonlarında yerine oturacak ve bazı şeylere çok fazla şaşıracaksınız. Farkında mısınız bilmiyorum ama spoiler vermemek için kendimi parçalıyorum şu an.
Bence, bu kitabı okumak isteyen birinin önce çok fazla edebi birikim edinmesi gerekiyor. Türk klasiklerinden, eski edebi eserlerden bol bol okuyun. Eski dile, üsluba hakim olun, kitaplarda çok fazla görüp anlamını bilmediğiniz kelimeleri mutlaka öğrenin. "Tutunamayanlar"ı gerçekten okumak ve anlamak istiyorsanız, bir sınava hazırlanır gibi kendinizi kitaba hazırlayın. Hiç edebi birikiminiz yoksa kitabı anlamanız ekstra zorlaşacaktır ve nefret etmenizi istemiyorum.
Gözünüzü korkutmak istemezdim ama kitapta 76 sayfalık bir bölüm var ve o bölümde hiç noktalama işareti yok. Cümleleri kaçırmamak için hızlı okuma yapmanız gerekiyor, başka türlü bir cümlenin öznesiyle diğer cümlenin yüklemi birbirine girebilir haberiniz olsun. En sevdiğiniz cümleleri bir kenara not edin, kitapta ilerledikçe dönüp onları bir daha okuyup hatırlayın ki kafanız karışmasın.
Evet, kitabın ne kadar zor okunduğundan bahsettik ama çok beğendiğimi de söylemeden geçmek istemiyorum. Gerçekten güzeldi. Sanırım bu kitabı tekrar ve tekrar okumam gerekecek. Her okuduğumda başka notlar çıkartabilirim. Son olarak, kitaptan bir cümleyle bitirelim. Kitaplar haklıdır, Tutunamayanlar haklıdır ama Oğuz Atay hepsinden haklıdır:
"Hep birlikte tutunamamayı ne kadar isterdim. Herkes ayrı bir dalda kaldı. Tek başına bir tadı olmuyor başarısızlığın... Kimi suçlayacağımı bilemiyorum." (Tutunamayanlar)
Hey, gençler, kitap kurtları, her neyse! Nasılsınız? Ben çok iyiyim çünkü üç haftanın sonunda, Tutunamayanlar'ı bitirmiş bulunuyorum. Alkışlarınızı duyar gibiyim, teveccühünüz efendim, teveccühünüz..
Çok boş yaptım, artık sadede gelebiliriz dostlar. "Mahşer"den sonra ilk defa bir kitaptan 4 sayfa not çıkardım. Çok sevdiğim bir arkadaşım, "Tutunamayanlar" için "eline kağıt kalem alıp ders çalışır gibi okuman gereken bir kitap" diye bir yorumda bulunmuştu, aşırı haklıymış.
Benim bu kitabı okuma nedenim, Hakan Günday'ın "Az" kitabıydı. Kitapta "Tutunamayanlar" ın o kadar çok bahsi geçiyordu ki nasıl bir kitap olduğunu çok merak etmiştim. Daha sonra babama sordum ve ofisinde varmış, bana getirdi sağolsun. O şekilde başlamış bulundum.
Lâkin kitaba ilk başladığımda, beklemediğim kadar karmaşık bir dille karşılaştım. "Tutunamayanlar", kesinlikle öyle Instagram'da gördüğünüz cümlelerden ibaret bir kitap değil. İlk sayfaları inanılmaz kafa karıştırıcı ve okuması zordu. Hatta 300.sayfalara kadar hiçbir şey anlamayarak okudum. Başladığım işi bitirme takıntım olduğu için yarıda bırakmak istemedim. İyi ki de bırakmamışım, çünkü sonradan kitap mükemmel bir hâl almaya başladı. Gerçekten iyi bir edebiyat bilgisine sahipseniz, o mükemmelliği ilk sayfalarda da görebilirsiniz eminim ama ben yakalayamadım. Sosyal medyada paylaşılan alıntılarda sürekli geçen "Olric" karakterini birçoğunuz merak ediyor, biliyorum. Merak etmekte haklısınız. Olric, mükemmel bir yol arkadaşı. Kitabı sevimli kılan bir detay. Fakat kitabın tamamı Olric üzerine kurulu değil.
Kitabı okurken bol bol iç konuşmalarla karşılaşacaksınız, bazı taşlar kitabın sonlarında yerine oturacak ve bazı şeylere çok fazla şaşıracaksınız. Farkında mısınız bilmiyorum ama spoiler vermemek için kendimi parçalıyorum şu an.
Bence, bu kitabı okumak isteyen birinin önce çok fazla edebi birikim edinmesi gerekiyor. Türk klasiklerinden, eski edebi eserlerden bol bol okuyun. Eski dile, üsluba hakim olun, kitaplarda çok fazla görüp anlamını bilmediğiniz kelimeleri mutlaka öğrenin. "Tutunamayanlar"ı gerçekten okumak ve anlamak istiyorsanız, bir sınava hazırlanır gibi kendinizi kitaba hazırlayın. Hiç edebi birikiminiz yoksa kitabı anlamanız ekstra zorlaşacaktır ve nefret etmenizi istemiyorum.
Gözünüzü korkutmak istemezdim ama kitapta 76 sayfalık bir bölüm var ve o bölümde hiç noktalama işareti yok. Cümleleri kaçırmamak için hızlı okuma yapmanız gerekiyor, başka türlü bir cümlenin öznesiyle diğer cümlenin yüklemi birbirine girebilir haberiniz olsun. En sevdiğiniz cümleleri bir kenara not edin, kitapta ilerledikçe dönüp onları bir daha okuyup hatırlayın ki kafanız karışmasın.
Evet, kitabın ne kadar zor okunduğundan bahsettik ama çok beğendiğimi de söylemeden geçmek istemiyorum. Gerçekten güzeldi. Sanırım bu kitabı tekrar ve tekrar okumam gerekecek. Her okuduğumda başka notlar çıkartabilirim. Son olarak, kitaptan bir cümleyle bitirelim. Kitaplar haklıdır, Tutunamayanlar haklıdır ama Oğuz Atay hepsinden haklıdır:
"Hep birlikte tutunamamayı ne kadar isterdim. Herkes ayrı bir dalda kaldı. Tek başına bir tadı olmuyor başarısızlığın... Kimi suçlayacağımı bilemiyorum." (Tutunamayanlar)
20 Ekim 2019 Pazar
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Bir kitabın daha sonuna geldik dostlarım. "AZ"ın büyüsünden kurtulmakta çok zorlandığım için haftasonu çabucak bitebilecek bir kitap okumak istedim. Dolayısıyla "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu"nu biraz önce bitirdim. Peyami Safa, bence edebiyatımızın en değerli yazarlarından. Döneminin en güzel anlatımına sahip yazar olduğunu düşünüyorum. Daha önce onun 5 kitabını okumuştum, bu da 6. oldu. En beğendiğim kitabı açık ara farkla "Mahşer"dir. Size Stephen King'in "Mahşer" kitabının da ne kadar güzel olduğunu anlatmıştım. Sanırım kitabın adını "Mahşer" koyunca içerik de güzel oluyor çünkü ikisi de benim için çok değerli kitaplar.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'ndaki en belirgin farklılık, ana karakterin isminin kitapta hiç yer almaması. Peyami Safa'nın kendi hayatından bir kesit olduğunu biliyorum ama içinde hiç Peyami isminin geçmemesi çok garip. Bence kitap tüm ilgi çekiciliğini burdan alıyor. Sonunu çok manasız buldum, sanki hiçbir sonuca bağlanmamış gibiydi. "-Haydi..." Kelimesiyle bitiyor. Sonrası yok. Arkası yarın der gibi bitirmiş. Bilemiyorum nasıl yorum yapacağımı. Edebi bir kitaptır, önemli bir eserdir, Peyami Safa'nın yazdığı tüm kitaplar zaten böyledir, alıp okumanızı tavsiye ederim. Bunu da , Mahşer'i de, Bir Akşamdı'yı da, Fatih Harbiye'yi de mutlaka okuyun. Peyami Safa'yı okuyun. Gerçekten güzel.
Bir sonraki çok haklı kitabımızda görüşmek üzere, sizleri seviyorum. Orada bir yerde yorum atmasa da bunları okuyan biri olduğunu hissedebiliyorum. Çok değerlisin dostum. Çok ama çok ...
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'ndaki en belirgin farklılık, ana karakterin isminin kitapta hiç yer almaması. Peyami Safa'nın kendi hayatından bir kesit olduğunu biliyorum ama içinde hiç Peyami isminin geçmemesi çok garip. Bence kitap tüm ilgi çekiciliğini burdan alıyor. Sonunu çok manasız buldum, sanki hiçbir sonuca bağlanmamış gibiydi. "-Haydi..." Kelimesiyle bitiyor. Sonrası yok. Arkası yarın der gibi bitirmiş. Bilemiyorum nasıl yorum yapacağımı. Edebi bir kitaptır, önemli bir eserdir, Peyami Safa'nın yazdığı tüm kitaplar zaten böyledir, alıp okumanızı tavsiye ederim. Bunu da , Mahşer'i de, Bir Akşamdı'yı da, Fatih Harbiye'yi de mutlaka okuyun. Peyami Safa'yı okuyun. Gerçekten güzel.
Bir sonraki çok haklı kitabımızda görüşmek üzere, sizleri seviyorum. Orada bir yerde yorum atmasa da bunları okuyan biri olduğunu hissedebiliyorum. Çok değerlisin dostum. Çok ama çok ...
17 Ekim 2019 Perşembe
Az
"Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var..."
Bu defa bir farklılık olsun, kitabın arkasına yazdığım şeylerin fotoğrafını koyayım buraya. Hâlâ kitabın etkisinden çıkamadım da..
Not: Eğer fotoğraf net değilse üstüne basın netleşir.
Dipnot: Bu kitabı mutlaka okuyun.
Yerindibinot: Büyülendim.
Yerinyedikatdibinot: Kitaplar her zaman haklıdır.
Bu defa bir farklılık olsun, kitabın arkasına yazdığım şeylerin fotoğrafını koyayım buraya. Hâlâ kitabın etkisinden çıkamadım da..
Dipnot: Bu kitabı mutlaka okuyun.
Yerindibinot: Büyülendim.
Yerinyedikatdibinot: Kitaplar her zaman haklıdır.
13 Ekim 2019 Pazar
Yeşil Gece
Merhaba benim güzel kitap kurdu kankilerim! Bugün, edebi bir eserle, Reşat Nuri Güntekin'in nur yüzüyle sizlerleyim. Şimdiye kadar Reşat Nuri Güntekin'in üç kitabını okumuştum. Bu da dördüncü oldu. Okuduklarım arasında en beğendiğim Çalıkuşu'ydu ama bu kitap da gayet güzeldi. Kitabın konusunu kısaca anlatmak gerekirse; toplumdaki din çatışması, önyargılar anlatılıyor diyebiliriz.
Kitabı okurken bir zaman sonra kopuyordum kitaptan çünkü beni çok fazla içine çekemedi. Gerek eski kelimelerden, gerekse fazla uzatılan cümlelerden dolayı kitaba yeterince odaklanamadım. Genel itibariyle kitabın içeriğini anlamış olsam da anlatmamı isteseniz sadece parça parça anlatabilirim. Lakin parçalar arasındaki ayrıntıları anlatamam.
Reşat Nuri Güntekin, edebiyatımızın çok önemli sanatçılarından. O yüzden onun eserlerini mutlaka okumalıyız, okumalısınız. Dediğim gibi ben en çok Çalıkuşu'nu zevk alarak okumuştum. Ama Yeşil Gece'yi de okumanızı öneririm. Edebi kültürünüz için mutlaka katkısı olacaktır. Kitaptan altını çizdiğim tek bir cümle var. O da, Basri Bey'in yakınması çok hoşuma gittiği için. O hâlde bu sözle yayınımızı bitirelim.
"Ulular ulusu Ya Rabbim! Şunların üç, beşini eksik yarataydın da kalan malzeme ile kafalarına biraz izan, yüreklerine biraz insaf sokaydın!"(Yeşil Gece/Basri Bey)
Aklınızdan çıkarmayın: kitaplar her zaman haklıdır.😉
Kitabı okurken bir zaman sonra kopuyordum kitaptan çünkü beni çok fazla içine çekemedi. Gerek eski kelimelerden, gerekse fazla uzatılan cümlelerden dolayı kitaba yeterince odaklanamadım. Genel itibariyle kitabın içeriğini anlamış olsam da anlatmamı isteseniz sadece parça parça anlatabilirim. Lakin parçalar arasındaki ayrıntıları anlatamam.
Reşat Nuri Güntekin, edebiyatımızın çok önemli sanatçılarından. O yüzden onun eserlerini mutlaka okumalıyız, okumalısınız. Dediğim gibi ben en çok Çalıkuşu'nu zevk alarak okumuştum. Ama Yeşil Gece'yi de okumanızı öneririm. Edebi kültürünüz için mutlaka katkısı olacaktır. Kitaptan altını çizdiğim tek bir cümle var. O da, Basri Bey'in yakınması çok hoşuma gittiği için. O hâlde bu sözle yayınımızı bitirelim.
"Ulular ulusu Ya Rabbim! Şunların üç, beşini eksik yarataydın da kalan malzeme ile kafalarına biraz izan, yüreklerine biraz insaf sokaydın!"(Yeşil Gece/Basri Bey)
Aklınızdan çıkarmayın: kitaplar her zaman haklıdır.😉
5 Ekim 2019 Cumartesi
Raif Cilasun'un İki Kitabı
Herkese Selamünaleyküm!
Ben geldim. Biraz önce Kutsal Çile'yi bitirdim, ondan önce de Bir Annenin Feryadı'nı bitirmiştim. Eğer dini kitap okumak istiyorum ama güzel kitap bulamıyorum diyorsanız ikisini de size tavsiye edebilirim. Tabii olumsuz yanlarını da söylemem gerek. Mesela Bir Annenin Feryadı'na bakınca ana karakterin feryat eden bir anne olduğu yanılgısına kapılabilirsiniz ama öyle bir şey yok. Başlıkla içeriğin pek alakası yok öyle söyleyeyim. Onun dışında iki kitap da güzeldi. Sadece altını çizebileceğim pek cümle bulamadım yani tabii ki güzel cümleler vardı ama bunlar özgün cümleler değildi. Hadisler, ayetler falan geçiyordu genelde. Sonuç olarak, dini kitap arıyorsanız okumanız gereken kitaplar bunlar diye düşünüyorum. Önce birini alın, beğenirseniz diğerini alırsınız çünkü ikisi de birbirine benzer kitaplar. Birini beğenmezseniz diğerini de beğenme ihtimaliniz neredeyse yok. Öyle işte. Kutsal Çile'den aldığım bir cümleyle bu yayını da bitirelim.
"İnsan nefsinin eseri değil, akıl denen cevherin sahibi olmalıdır."
Unutmayın, kitaplar hep haklıdır..
Ben geldim. Biraz önce Kutsal Çile'yi bitirdim, ondan önce de Bir Annenin Feryadı'nı bitirmiştim. Eğer dini kitap okumak istiyorum ama güzel kitap bulamıyorum diyorsanız ikisini de size tavsiye edebilirim. Tabii olumsuz yanlarını da söylemem gerek. Mesela Bir Annenin Feryadı'na bakınca ana karakterin feryat eden bir anne olduğu yanılgısına kapılabilirsiniz ama öyle bir şey yok. Başlıkla içeriğin pek alakası yok öyle söyleyeyim. Onun dışında iki kitap da güzeldi. Sadece altını çizebileceğim pek cümle bulamadım yani tabii ki güzel cümleler vardı ama bunlar özgün cümleler değildi. Hadisler, ayetler falan geçiyordu genelde. Sonuç olarak, dini kitap arıyorsanız okumanız gereken kitaplar bunlar diye düşünüyorum. Önce birini alın, beğenirseniz diğerini alırsınız çünkü ikisi de birbirine benzer kitaplar. Birini beğenmezseniz diğerini de beğenme ihtimaliniz neredeyse yok. Öyle işte. Kutsal Çile'den aldığım bir cümleyle bu yayını da bitirelim.
"İnsan nefsinin eseri değil, akıl denen cevherin sahibi olmalıdır."
Unutmayın, kitaplar hep haklıdır..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)