Selam canlar!
Nasıl gidiyo evde hayat? Eminim siz de en az benim kadar sıkılıyorsunuzdur. Hele de benim gibi sosyalliğe ve arkadaşlarına düşkün biriyseniz işiniz ekstra zor. İnşallah bir an önce bu virüs dünyayı terk eder ve hepimiz rahatça sokağa çıkabiliriz. Ben şu sosyal izolasyon dönemi başladığından beri kitap okuyorum, puzzle yapıyorum, keman çalıyorum ve Friends izliyorum. Ders çalışmam lazım ve içimden zerre ders çalışmak gelmiyor. Sizde durumlar nasıl?
Kitaba gelirsek, Yediveren Yayınları'nın derleme bir kitabı. Kitap, her yaştan insanın okuyabileceği, çok boş zamanınız varsa ve zihniniz yoğun bir kitabı kaldıramayacak durumdaysa, okumanızı öneririm. Özellikle yeni kitap okuma alışkanlığı kazanmaya çalışan kişilerin okuması gereken kitap türü tam olarak bu tarz derlemeler. İçinde kısa ve özlü hikayeler var, okurken size tebessüm ettirecek türden. Biz ortaokula ilk başladığımız dönemde de Manolya Kokulu Hikâyeler falan vardı. Onlardansa bu bana daha güzel geldi açıkçası. Çocuklara uyumadan önce okunabilir falan. Öyle yani anlatılacak pek bir şey de yok. Kitabın içinden bi özlü sözle bitirelim:
"Diri aşk, ruhta ve gözdedir. Her anda goncadan daha taze olur, durur."(Mesnevi)
20 Mart 2020 Cuma
16 Mart 2020 Pazartesi
Bir Tereddüdün Romanı
Geldik Peyami Safa'ya.. Eski edebiyatçılar arasında açık ara farkla en sevdiğim ve en çok okuduğum kişidir Peyami Safa. Ruhsal tahlilleri müthişti her zamanki gibi. Nasıl biteceğini asla tahmin edemeyeceğiniz ve aslında bitmeyen romanlar yazar. Sonu yoktur. Siz kafanızda bitirirsiniz. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nun "-Haydi.." kelimesiyle bitmesi gibi. Her ne kadar son sayfanın altında SON yazsa da, mutlak bir SON yoktur Peyami Safa'nın kitaplarında. Bireyin iç dünyasını çok güzel yansıtır ve sizi alıp karakterin içine götürür. Okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.
"Gece yarısı kaldırımların hürriyetine, kimsesizliğine vurgunum. Ben de kimsesiz ve hürüm, ben de kaldırım çocuğuyum." (Bir Tereddüdün Romanı)
"Gece yarısı kaldırımların hürriyetine, kimsesizliğine vurgunum. Ben de kimsesiz ve hürüm, ben de kaldırım çocuğuyum." (Bir Tereddüdün Romanı)
15 Mart 2020 Pazar
Dikili İlişkiler
N'abersiniz canlar? Bugüüüün müthiş bir kişisel gelişim kitabı bitirdim. Haluk Tatar, ismini çokça duyduğum biriydi. Peyami Safa okumak için zihnimin dolu olduğu günlerde bunu okudum ve bugün bitti. Açıkçası beklediğimden çok daha iyiydi. Bilirsiniz ben kişisel gelişim deyince hep Ahmet Şerif İzgören okurum, ona yaklaşan bir kişisel gelişim yazarıyla daha önce hiç karşılaşmamıştım ta kiii bu kitabı okuyana kadar.
Kitap, zorunda kaldığımız için birlikte olduğumuz ilişkilerden bahsediyor. Bitmesi gereken monoton ilişkilerden, aşkın tanımından, çıkar ilişkilerinden.. örneklemeleri çok güzel. İçten bir dille kaleme alınmış müthiş bir eser. Kesinlikle tavsiyemdir, alınız, okuyunuz. Kitapta geçen bir sözle bitirelim:
"Önümden gitme, izleyemeyebilirim. Arkamdan gelme, yol gösteremeyebilirim. Yanımdan yürü ve yalnızca dostum ol." (Albert Camus)
Kitap, zorunda kaldığımız için birlikte olduğumuz ilişkilerden bahsediyor. Bitmesi gereken monoton ilişkilerden, aşkın tanımından, çıkar ilişkilerinden.. örneklemeleri çok güzel. İçten bir dille kaleme alınmış müthiş bir eser. Kesinlikle tavsiyemdir, alınız, okuyunuz. Kitapta geçen bir sözle bitirelim:
"Önümden gitme, izleyemeyebilirim. Arkamdan gelme, yol gösteremeyebilirim. Yanımdan yürü ve yalnızca dostum ol." (Albert Camus)
6 Mart 2020 Cuma
Eşref Saat
Selaaam!
Bir söyleşi kitabıyla karşınızdayım canlar. 140 sayfalık kitabı neden 2 haftada bitirdiğimi soracak olursanız, fikir kitaplarını dinlene dinlene okumayı seviyorum o yüzden bi romanla birlikte okudum bu kitabı. Öyle oldu işte.
Eşref Saat, sohbet(söyleşi) türünde yazılmış çok kıymetli bir eser. Edebiyat derslerinde sıkça bahsediliyordu, Şeyda da kitabı almıştı, ben de ödünç alıp okudum. Dediğim gibi, dinlene dinlene okursanız daha güzel olur. Bir olay örgüsü olmadığı için, üstüne düşünülerek okunması gerekiyor. Toplumda gözlemlenen birçok konuyu ele alan Şevket Rado'nun bu kitabını mutlaka okumanızı öneririm..
"Talihin birinci şartı, bir konuda beceri sahibi olmaktır." (Eşref Saat)
Bir söyleşi kitabıyla karşınızdayım canlar. 140 sayfalık kitabı neden 2 haftada bitirdiğimi soracak olursanız, fikir kitaplarını dinlene dinlene okumayı seviyorum o yüzden bi romanla birlikte okudum bu kitabı. Öyle oldu işte.
Eşref Saat, sohbet(söyleşi) türünde yazılmış çok kıymetli bir eser. Edebiyat derslerinde sıkça bahsediliyordu, Şeyda da kitabı almıştı, ben de ödünç alıp okudum. Dediğim gibi, dinlene dinlene okursanız daha güzel olur. Bir olay örgüsü olmadığı için, üstüne düşünülerek okunması gerekiyor. Toplumda gözlemlenen birçok konuyu ele alan Şevket Rado'nun bu kitabını mutlaka okumanızı öneririm..
"Talihin birinci şartı, bir konuda beceri sahibi olmaktır." (Eşref Saat)
4 Mart 2020 Çarşamba
Kardeşimin Hikâyesi
Müthiş bir kitapla geldim dostlarım!
Ölmeden önce yapılacaklar listemde "Livaneli'nin tüm kitaplarını okumak" maddesi olduğu için bu kitabı da mutlaka okuyacağımı biliyordum. Sevdiğim birine doğum günü hediyesi almak istedim ve ne alacağımı bulamayınca her zamanki gibi yapayım diyip bu kitabı aldım. Alırken de aklımda şu düşünce vardı: "Ya bu kitabı çok beğenir ve onu vermek istemezsem?" Daha önce bunu "İncir Kuşları" kitabında yaşamıştım, o kitabı da Süeda'ya hediye ederken tereddüt etmiştim. Kitapları elden bırakmak başkasının rafında duracağını bilmek bazen içini burkuyor insanın. Ben sanırım kıskanıyorum kitaplarımı. Her neyse.
Ben ufak detaylara hasta bir insanım. Livaneli de bu ayrıntıları romanın içine öyle bir yerleştiriyor ki büyülenmemek elde değil. Az daha zorlasa Hakan Günday'ın bende bıraktığı etkiyi bırakabilirdi gerçekten. Müthiş bir olay örgüsü, müthiş bir psikolojik tahlil, müthiş bir fikir... Kitap hakkında söyleyebileceğim tek şey: müthiş!
Mutlaka okumalısınız, kesinlikle okuyun. Zaten Livaneli'yi şimdiye kadar okumadıysanız çok üzücü, hemen alıp Serenad'ı okuyun. Kardeşimin Hikayesi'ni okuyun işte. Roman konusunda gerçekten harika bir adam.
İçeriğe gelirsek, bir gazeteci kız ve ona hikaye anlatan bir adam. Aynı zamanda ortada işlenmiş bir cinayet var ve polisiye özelliği de taşıyor. Katili öğrendiğimde yaşadığım şoku size anlatamam. Her detay düşünülmüş...
Öyle işte. Lütfen okuyun, lütfen. Hadi Livaneli'nin haklı olduğu bir cümleyle bitirelim.
"Bir de bana tuhaf diyorlar diye düşündüm; her insan tuhaf." (Kardeşimin Hikâyesi)
Ölmeden önce yapılacaklar listemde "Livaneli'nin tüm kitaplarını okumak" maddesi olduğu için bu kitabı da mutlaka okuyacağımı biliyordum. Sevdiğim birine doğum günü hediyesi almak istedim ve ne alacağımı bulamayınca her zamanki gibi yapayım diyip bu kitabı aldım. Alırken de aklımda şu düşünce vardı: "Ya bu kitabı çok beğenir ve onu vermek istemezsem?" Daha önce bunu "İncir Kuşları" kitabında yaşamıştım, o kitabı da Süeda'ya hediye ederken tereddüt etmiştim. Kitapları elden bırakmak başkasının rafında duracağını bilmek bazen içini burkuyor insanın. Ben sanırım kıskanıyorum kitaplarımı. Her neyse.
Ben ufak detaylara hasta bir insanım. Livaneli de bu ayrıntıları romanın içine öyle bir yerleştiriyor ki büyülenmemek elde değil. Az daha zorlasa Hakan Günday'ın bende bıraktığı etkiyi bırakabilirdi gerçekten. Müthiş bir olay örgüsü, müthiş bir psikolojik tahlil, müthiş bir fikir... Kitap hakkında söyleyebileceğim tek şey: müthiş!
Mutlaka okumalısınız, kesinlikle okuyun. Zaten Livaneli'yi şimdiye kadar okumadıysanız çok üzücü, hemen alıp Serenad'ı okuyun. Kardeşimin Hikayesi'ni okuyun işte. Roman konusunda gerçekten harika bir adam.
İçeriğe gelirsek, bir gazeteci kız ve ona hikaye anlatan bir adam. Aynı zamanda ortada işlenmiş bir cinayet var ve polisiye özelliği de taşıyor. Katili öğrendiğimde yaşadığım şoku size anlatamam. Her detay düşünülmüş...
Öyle işte. Lütfen okuyun, lütfen. Hadi Livaneli'nin haklı olduğu bir cümleyle bitirelim.
"Bir de bana tuhaf diyorlar diye düşündüm; her insan tuhaf." (Kardeşimin Hikâyesi)
28 Şubat 2020 Cuma
Erkekler Mars'tan Kadınlar Venüs'ten
"Tongue Fu" yu okurken yazarın önerdiği bir kitaptı "Erkekler Mars'tan Kadınlar Venüs'ten". Merak edip alınacak kitaplar listeme eklemiştim. En sonunda aldım ve okuyup bitirdim. Aslında ben bu kitabı bitireli bir hafta oldu lâkin yorum yazacak motivasyonu kendimde bulamadığım için anca yazabiliyorum. Yabancı yazarların fikir kitaplarını okumayı pek sevmediğimi biliyorsunuz. Çünkü gerçekten çok teknik ve bilimsel geliyorlar bana. Samimi kitaplar değiller, bize hitap edemiyorlar. John Gray'in anlatım tarzı da bu şekilde. Yine de kitabın sıkıcı olduğunu söyleyemem. Eğer karşı cinsi anlayamamaktan şikâyet ediyorsanız okumanız gereken bir kitap. İçinde verilen kimi tavsiyeler bence Türkiye'de iş görmez, kimi tavsiyeler ise dünyanın her yerinde işe yarar. Okuduktan sonra ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. O zaman John Gray'in haklı olduğu bir cümleyle yazımızı bitirelim.
"Erkek, sorunları çözerek kendini iyi hissederken; kadına sorunları hakkında konuşmak iyi gelir." (Erkekler Mars'tan Kadınlar Venüs'ten)
"Erkek, sorunları çözerek kendini iyi hissederken; kadına sorunları hakkında konuşmak iyi gelir." (Erkekler Mars'tan Kadınlar Venüs'ten)
17 Şubat 2020 Pazartesi
1984
Son zamanlarda hep "ne haddime bunu yorumlamak" dediğim kitapları yorumluyorum, hep büyük önem taşıyan kitapları okuduğumdan olsa gerek. 1984, bir distopya eseri. Çeviriyi yapan Celâl Üster'in distopyaları açıklamak için kurduğu cümle çok hoşuma gitti. "Ütopyalarda insanlığa sunulan bir 'düş'tür, distopyalarda ise 'karabasan.'"
Sanırım en doğru açıklama bu olmuş. Gerçekten de 1984'ün ürkütücü bir dünyası var. Her yaptığınızı gözetleyen ve yöneten bir "Büyük Birader" var ve bu öyle bir güç ki sizi düşünceleriniz için buharlaştırabilir, cinsel birlikteliklerinize karışabilir, her yaptığınızı kayıt altına alabilir ve ansızın kendinizi tutuklu bulabilirsiniz. Bu gücün tüm dünyaya hükmetmesi, kontrol etmesi, kendi dilini oluşturması, yenisöylem le birlikte kelimelerin anlamlarını tamamen değiştirmesi, bazı kelimeleri yok etmesi, insanların içini boşaltıp nefretle doldurması... Birçok korkutucu şey. Aslına bakarsanız şu anda bu güç bence teknoloji. İnternet, Google, aslında bunu yapan güçler. Ne kadar önemsemesek de, internetle veya telefon,bilgisayar gibi iletişim araçlarıyla yaptığımız her şey aslında kayıt altında ve birilerinin elinde. Yaptığımız telefon görüşmeleri, fotoğraflarımız, mesajlarımız, konumumuz, hepsi onların elinde. Ve eğer bir gün çıkıp bizi düşüncesuçu gibi şeylerden tutuklayacak olurlarsa, bunu yapmaları hiç de zor olmayacaktır. Yapay zeka geliştikçe,sosyal medya geliştikçe,internet ağı geliştikçe, birileri "Big Brother" olacak ve gerçekten de bizi kontrolleri altına alacaklar. Bizi hipnotize edecekler. Zorla "2+2=5" dedirtecekler. Öyle ki bizi buna inandıracaklar ve hatta "2+2=4" doğrusunu bildiğimizi bile bize unutturacaklar. Hem edebi, hem felsefi, hem sosyal, hem siyasi anlamda çok önemli bir yere sahip olan bu eser, "mutlaka okunmalı" kategorisinde herkesçe yer almaktadır. Bence de bu böyledir.
"NASIL'ını anlıyorum, NEDEN'ini anlamıyorum."(1984)
Sanırım en doğru açıklama bu olmuş. Gerçekten de 1984'ün ürkütücü bir dünyası var. Her yaptığınızı gözetleyen ve yöneten bir "Büyük Birader" var ve bu öyle bir güç ki sizi düşünceleriniz için buharlaştırabilir, cinsel birlikteliklerinize karışabilir, her yaptığınızı kayıt altına alabilir ve ansızın kendinizi tutuklu bulabilirsiniz. Bu gücün tüm dünyaya hükmetmesi, kontrol etmesi, kendi dilini oluşturması, yenisöylem le birlikte kelimelerin anlamlarını tamamen değiştirmesi, bazı kelimeleri yok etmesi, insanların içini boşaltıp nefretle doldurması... Birçok korkutucu şey. Aslına bakarsanız şu anda bu güç bence teknoloji. İnternet, Google, aslında bunu yapan güçler. Ne kadar önemsemesek de, internetle veya telefon,bilgisayar gibi iletişim araçlarıyla yaptığımız her şey aslında kayıt altında ve birilerinin elinde. Yaptığımız telefon görüşmeleri, fotoğraflarımız, mesajlarımız, konumumuz, hepsi onların elinde. Ve eğer bir gün çıkıp bizi düşüncesuçu gibi şeylerden tutuklayacak olurlarsa, bunu yapmaları hiç de zor olmayacaktır. Yapay zeka geliştikçe,sosyal medya geliştikçe,internet ağı geliştikçe, birileri "Big Brother" olacak ve gerçekten de bizi kontrolleri altına alacaklar. Bizi hipnotize edecekler. Zorla "2+2=5" dedirtecekler. Öyle ki bizi buna inandıracaklar ve hatta "2+2=4" doğrusunu bildiğimizi bile bize unutturacaklar. Hem edebi, hem felsefi, hem sosyal, hem siyasi anlamda çok önemli bir yere sahip olan bu eser, "mutlaka okunmalı" kategorisinde herkesçe yer almaktadır. Bence de bu böyledir.
"NASIL'ını anlıyorum, NEDEN'ini anlamıyorum."(1984)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)