31 Ocak 2020 Cuma

Sergüzeşt


Evet canlarım! Yılın ilk edebi kitabını da okumuş bulunuyorum. Yine herkesin okuması gereken, çok değerli bir eser Sergüzeşt. Samipaşazade Sezai'nin harika tasvirleriyle, ucu açık sonuyla, müthiş bir kitaptı bence. Ucu açık sonları ben pek sevmem aslında. Yine de bazı şeylerin okurun hayal dünyasına bırakılması da güzel. Burda kendimle özdeşleşen iki karakter gördüm. Celal ve Cevahir. Celal'in hislerini direkt olarak ifade edebilmesi bana benziyordu. Cevahir'in ise sevdiği için kendini feda etmesi bana benziyordu. Klasik bir aşk kitabı diyemem. Cariyelik ön plandaydı, II. Tanzimat döneminin genel konuları içerisinde bu konu hep vardır zaten. Öyle iştee okuyun canlarım.

"Ağlamak, esaretin en büyük hakkıdır. Biz o özgürlüğe sahibiz." (Sergüzeşt)

30 Ocak 2020 Perşembe

Size Bir Sır Vereyim Mi?

Selam canlar!
Nasılsınız? İyi misiniz, kötü müsünüz? Mutlu musunuz, üzgün müsünüz? Yaşıyor musunuz, ölü müsünüz? Hayatı seviyor musunuz, hayata küs müsünüz? Nolursa olsun, yanınızdayım. Yalnız hissetmeyin.

Bu kitap, klişe bir kişisel gelişim kitabıdır. Zihnimi yormasın, kitap okumuş olayım bir tık da bana bir şeyler katsın, hemen bitsin diyorsanız, bu kitabı tavsiye ederim. Bu yıl hep yabancı yazar okudum ve hep roman okudum. Bu yıl ve bu ay okuduğum ilk Türk yazar ve ilk kişisel gelişim kitabı bu oldu. Beklentimi çok karşılamadı, sadece boş kalmamak için okunabilir gibi geldi bilmiyorum. Ben kişisel gelişim denilince hep Ahmet Şerif İzgören'i tavsiye ederim ve hep onu okurum. Okuduğum tüm kişisel gelişim kitapları da istemsizce onunkilerle kıyaslayınca aradığım şeyi bulamıyorum. Bi de kitabın sonunda yazarın bir videosundan bahsedilmiş ve 10 milyondan fazla izleyiciye ulaştığını söylemişler, tüm yayınlanan sitelerdeki toplam izlenme sayısından bahsediyorlarmış. Yani siz de benim gibi YouTube'a bakıp 2 bin izlenmiş derseniz yanlış oluyor. Öyle işte.

"Aşk vadisinde ise aşk ateşmiş, akılsa bir duman... Ne zaman ki aşk gelir, aklın uçması bundanmış. Bu yer yanmadan geçilmezmiş." (Size Bir Sır Vereyim mi?)

28 Ocak 2020 Salı

Benim Üniversitelerim

2020 yılının ve Ocak ayının bitirdiğim 7.kitabıyla karşınızdayım! Rus edebiyatı okumak her ne kadar zor olsa da, herkesin ismi "-ov, -iç, -oviç" lerle falan bitse de bu kitabı bitirdim, kendimi tebrik ediyorum. Kitabın 76.sayfasına kadar, Gorki'nin kendi hayatından bahsettiğini anlayamadım. Meğerse anlatılan her şey onun yaşadığı şeylermiş. Aslında bir dönem kitabı da diyebiliriz. Rus devrimcilerin yaşadığı şeyler anlatılıyor.

Realizmin önemli isimlerinden biri olan Gorki'nin mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum. Bu yıl sebepsizce klasiklerden okuyorum. Elime geçen her kitabın klasiklerden olduğunu fark etmek biraz tuhaf oluyor. Her neysee. Bakalım bu ay kaç kitap bitirebileceğim? Ayın bitmesine tam 2 gün kaldı. Hadi bakalım.

"İnsan ne kadar az şeyle idare ederse, o kadar mutlu olur; istekler, ihtiyaçlar çoğaldıkça, özgürlük azalır." (Benim Üniversitelerim)

Kitaplar haklıdır..

25 Ocak 2020 Cumartesi

Fareler ve İnsanlar

Acıklıydı. Okuması basit, keşfetmesi ve kavraması zor bir kitaptı. Filmi de varmış, izlemedim ama annem aynısı dedi. Öyle işte. Okuyun.. Güzeldi. Bu sefer alıntı yok. Görüşürüz.

Martı

Bu da Çehov'un "Martı"sı. Bir tiyatrocu olarak tiyatro kitabım okumam gerekiyordu, Çehov'un bu kitabını da yine Ece Taşer'in önerisiyle listeme eklemiştim. Yine ucuz, ince bir kitap hepiniz alabilirsiniz diye düşünüyorum. Ben aslında Fahrenheit'tan bir gün sonra tek günde bitirdim bu kitabı ve buraya anlatmayı unutmuşum.

Çok güzel bir tiyatroydu, sonu da çok güzel bağlanmıştı, içeriği de çok güzeldi. Sesli bir şekilde her kişiyi kendim canlandırarak okudum evde. Çok güzeldi. Tiyatroyla ilgileniyosanız kesinlikle okuyun. İlgilenmiyorsanız da okuyun çünkü Çehov çok önemli bir yazar, biliyorsunuz durum hikayesini de başlatan adam. Çok kıymetli. Okuyun, okutun!

"TREMPLEV: Seviyorum sizi.
 NİNA: Şşşş.." (Martı)

22 Ocak 2020 Çarşamba

Fahrenheit 451

"Bu fikirler durup dururken beliriverip beni ısırmak için yalvarıyorlar sadece, ben de onlara izin veriyorum" diyor Ray Bradbury. İyi ki de izin vermiş demekten başka bir şey diyemiyorum. 4 ayrı ödüle layık görülmüş bir bilimkurgu klasiği hakkında size ne söyleyebilirim bilmiyorum. Filmini de yapmışlar, bir gün izlemeyi çok istiyorum. Hatta durun fragmanı izleyip geleyim.

İzledim. İlk fragman çok basit geldi bana yakmak dışında bir şeyden bahsetmiyor. İkinci fragman daha iyi evet, bunu sevdim. Burası bir film yorumlama bloğu değil. Sadece Montag bence siyahi değil. Hatta bence o bir Alman. Bilmiyorum, filmdeki tiple kafamdaki uyuşmadı. Sanırım kitapların filme dönüştürülmesini sevmememin sebebi bu. Kafamdakiler çok farklı.

Her neyse. Kitap gerçekten abartıldığı ve sevildiği kadar var. Kitapta bambaşka bir dünya var. Bazı kişiler bu kitabı distopya sınıfına da almış. Tartışılır bir şey demiyim bu konuda ilgi alanım dışında çünkü.

Kitabın başlığını seçme yöntemini aşırı beğendim ve evet, bu kitaba "itfaiyeci" başlığı konulmuş olsaydı olmazdı, yakışmazdı. Kitabın içindeki detaylar en sevdiğim. "Karahindibayı çenenize sürttüğünüzde leke bırakırsa aşıksınız demektir Bay Montag. Ne yazık, aşık değilsiniz." inanılmazdı. Bilmiyorum, sanırım gereksiz etkilendim ya da gerekliydi. Kime göre neye göre değil mi?

Ray Bradbury'nin her satırına katılıyorum. İnsanların bilgiden, kitaplardan korktuğu dönemlere geldik galiba. 2022 demiş yazar. Çok zaman da yok hani. Haksız mıyım? En çok merak ettiğim şu mekanik tazılar. Gerçek olurlar mı? Teknoloji beni çok korkutuyor.

Neyse konudan sapmayalım. Kitabı sevdim. Etkilendim. Okumanızı tavsiye ederim. Teşekkürler biricik kuzenim..

"Bir insana üş beş dize verirsen kendini tüm yaradılışın tanrısı sanır. Kitaplarınla su üstünde yürüyebileceğini sanırsın." (Fahrenheit 451)

Kitaplar her zaman haklıdır. Clarisse de öyle.

19 Ocak 2020 Pazar

Devlet

Yılın ve ayın 3.kitabı da bitmiş bulunuyor canlar. Felsefe okumakta pek başarılı olmadığımı fark ettim. Bir de iki Platon kitabını peş peşe okuyunca beynim patlayacak gibi hissettim düşünmekten.

Sokrates çok derin düşünen bir herif. Glaukon da sağolsun ne derse onaylıyor, kendi fikri yok. Kitap boyunca Glaukon bir şeye karşı gelecek ya da ekleme yapacak diye bekledim ve herif Sokrates'e "aynen", "haklısın", "doğru", "ister istemez" den başka bir şey yapmadı.

Kurulmasını istedikleri devlet modelinin bazı fikirlerine katıldım, bazılarına katılamadım. Kitabı beğendim, çeviriyi de. Ütopyalar hakkında proje yapacağım için bu ve benzeri kitapları okumaya devam etmem gerekecek. Bir sonraki kitapta görüşürüz..

"Demek ki sevgili dostum, bir insanın tabiatı, alışkanlıkları ya da her ikisi birden, sarhoş, aşık, deli ettiler mi o insanın zorba olmak için hiçbir eksiği kalmamıştır artık." (Devlet)

Unutmayın, kitaplar her zaman haklıdır.

9 Ocak 2020 Perşembe

Sokrates'in Savunması

Hayatımın ilk felsefi kitabını bitirmiş bulunmaktayım. Platon'un "Sokrates'in Savunması" kitabı. Kitap, Sokrates'in dine ters konuşması ve insanları kendi fikrine çekmeye çalışması nedeniyle hakkında idam kararı çıkması ve bunun üzerine söylediklerini içeriyor. Felsefeye ilginiz varsa mutlaka okuyun ben şahsen çok beğendim. Bir sonraki kitapta buluşmak üzere..

"Bildiğiniz gibi iftirayla haset başka birçok dürüst insanı mahvetti ve mahvetmeye devam edecek sanırım. Hiçbir kötülük benimle sona ermeyecek." (Sokrates'in Savunması)


4 Ocak 2020 Cumartesi

Sineklerin Tanrısı

Selaaaaaaaam!
Kitap kurdu, gıygıycı, YouTuber, tiyatrocu ve psikolog yazar Saadet karşınızda!
Bugün 2020 de bitirdiğim ilk kitabı anlatacağım. "Sineklerin Tanrısı".

Fotoğrafta elimde gördüğünüz ama kapağı falan belli olmayan kitabımız bu. Kitabı, Ece Taşer'in videosunda önermesiyle keşfettim. O videonun linkini de bulabilirsem koyacağım şimdi. Bulamadım, çünkü silmiş. Her neyse. Kitap, ilgi çekiciydi. Bir grup İngiliz çocuğun adaya düşmesi ve orda kendilerine bir devlet kurmaları gibi özetleyebilirim. Aslında çeviriyi yapan kadın 10 sayfa civarında bir sonsöz yazmış. Orayı okuduğunuzda kitap hakkındaki her şeyi öğrenebilirsiniz, tam özet orda var yani.

Çeviriyi yapan kadın demişken, çeviri gerçekten güzeldi. Tek sinirimi bozan yazım yanlışı, "-ıp/-ip" zarf fiil ekinden sonra hep virgül kullanmasıydı. Bu eklerden sonra virgül gelmez arkadaşlar aklınızda bulunsun. Hayır bi insan bi sayfada üç defa aynı hatayı yapar mı ya? Bi tek o virgüller gözüme battı onun dışında dil, üslup, çeviri, her şey iyiydi. Modern Klasiklerin hepsi okunmalı zaten. Bu kitabı da okuyun derim. Okurken hep şeyi düşündüm; acaba o adaya düşen çocuklar İngiliz değil de Türk olsaydı, nasıl olurdu? Eminim bir kaos ortamı hakim olacaktı. Gerçi kitaptaki çocuklar da eninde sonunda kaosa çeviriyo adayı ama Türk olsalardı bu hemen olurdu gibi geldi bana.

Neyse, öyle işte. Okuyun, okutun. Kitaptan sadece tek bir cümlenin altını çizmişim:

"Yani korku sizlere zarar vermez, düşlerin zarar veremediği gibi." (Sineklerin Tanrısı)