7 Haziran 2020 Pazar

Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç

Selaaam, bugün, çok tatlış bir kitapla geldim! Bu kitabın daha önce özetini okumuştum ve mutlaka tamamını okumalıyım diye düşünerek gidip aldım. Gerçekten beklentimi karşıladı, okuduğum edebi kitaplar içinde en beğendiğim bu oldu.

Hüseyin Rahmi Gürpınar, tam bir halk adamı. Halkın dilinden anlayan, kadınları çok iyi gözlemlemiş, safsatalarla çok güzel alay edebilen biri.
Kinayeleri, betimlemeleri ve diyalogları inanılmaz başarılı. Sokak ağzını kitaba harika yansıtmış, o zamanın gelenek göreneklerini çok iyi anlatmış, o zamanın güncel konusuna çok güzel değinmiş. Gerçekten hayran kalınası bir eser. Böyle hem fiyatı ucuz, hem de okuması keyifli eserlere bayılıyorum. Dönemin diğer yazarlarından bağımsız olması da ayrıca hoşuma giden bir şey. Asla klişeleşmemiş, tamamen özgün bir yazar olmasını seviyorum. Mutlaka okuyunuz.

"İtirafı zor olan hakikatlerin saklaması daha zordur." (Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç)

31 Mayıs 2020 Pazar

Erkek, Kadın ve İlişkileri

Daha önce "Erkekler Mars'tan Kadınlar Venüs'ten" kitabını okumuştum, hatırlayanlarınız vardır. O kitabı yazan abimiz kendini tutamayıp bir de bunu yazmış. Bana sorarsanız iki kitap arasında bariz bir fark mevcut değil. Onu okuyanın bunu, bunu okuyanın onu okumasına gerek yok. Yorum için de o kitabın yorumları bu kitap için de geçerlidir.. teşekkürler.

25 Mayıs 2020 Pazartesi

Su Kanunu

Başarılı bir kitap kapağı, güzel bir konu başlığı. Suyun bilimsel faydalarının dinle de harmanlanmış bir öğretisi. Suyun nasıl tüketilmesi gerektiği, suyun dili, frekansı.. bilmediğimiz birçok yönüyle su. Özellikle oruçluyken suyun kıymetini ne kadar iyi anlıyoruz değil mi? Bu kitap bize su hakkında her şeyi sunuyor. Bu kadar nesnel bilgi içeren kitapları çok sevmediğimi bilirsiniz, ister istemez sıkıcı geliyor bazı kısımları. Bir de tekrara düşülen bölümler biraz can sıkıcı. Onun dışında hayatınıza güzel bilgiler katacağını ve ufak bir aydınlanma yaşayacağınızı temin ederim. Bir sonraki kitapta görüşmek dileğiyle.

"Kısacası kullandığın kelimeler suya yazı yazar, beyin bunları okur ve sen yaşarsın." (Su Kanunu)

23 Mayıs 2020 Cumartesi

Hamlet

Hamlet'in bende yeri çok ayrıdır. Babamla birlikte sahnede izlemeye gittiğim ilk ve tek tiyatro oyunu. İzlerken ayrı, okurken ayrı, canlandırmaya çalışırken ayrı heyecanlandım. Shakespeare okumak insana ekstra bir kültür kazandırıyor olabilir belki de. Bilmiyorum. Hamlet'in laflarıyla adam dövmesi en sevdiğim şey. Bu kitabı asla roman gibi okumadım bu arada. Sesli bir şekilde, her role kendimi kaptırarak okudum. Zaten o yüzden geç bitti. İçinden çıkarılabilecek bir ton mesaj var. Hamlet bize o kadar çok şeyi hatırlatıyor ki.. kitaptan çook fazla not çıkardım. Harika bir eser. Biliyorsunuz, kitaplar haklıdır. Hamlet ise en haklısı:

"Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi. Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor yürekten gelenin doğal rengini." (Hamlet)

8 Mayıs 2020 Cuma

Dönüşüm

İnanılmazdı. Bazı kitaplar vardır bilir misiniz, basit bir öykü ya da masal gibi okursunuz ve içerdiği manayı anlamanız için defalarca okumanız gerekir. Küçük Prens gibi, Hayvan Çiftliği gibi. Dönüşüm de bu kitaplardan biriydi. Bir insanın hamam böceğine dönüşme hikayesi. Bu kadar basitçe anlatabilirsiniz, içindeki asıl anlatılmak isteneni göremezseniz.

Kitabın sonuna eklenen Kafka'nın mektupları çok etkileyiciydi. Belki o kısmı okumasaydım kitabın ne anlatmak istediğini de tam çözemezdim. Daha iyi anlamak için daha sonra tekrar okumayı düşünüyorum. Çeviri de mükemmeldi. Kafka'nın alışılmadık üslubu gerçekten ilgi çekici. Daha önce Şato kitabını okumuştum ve çok karmaşık gelmişti. Bu kitap da aksine, okuması çok kolay fakat içerdiği anlam ve vermek istediği mesaj çok derin. Herkes okumalı. Hepimiz defalarca okumalıyız. Analiz ederek okunmalı.

"...yazarak bir deneyim kazanmıyor insan, olsa olsa mutluluk nedir, sezer gibi oluyor." (Franz Kafka)

5 Mayıs 2020 Salı

Henüz 17 Yaşında

Mayıs ayının ilk kitabını bitirdim! Mayıs ayına bu güzel türk edebiyatı klasiklerinden bir eserle başlamak gerçekten çok güzel oldu. Bu kitabı 17 yaşına girdiğim için kendime doğum günü hediyesi olarak almıştım ve gerçekten çok beğendim. Kitapta 17 yaşında, fuhşa zorlanmış Kalyopi isminde bir karakterin içinde bulunduğu hayattan Ahmet Efendi sayesinde kurtulma hikayesi anlatılıyor. Çirkin tabirlerle anılan bu kadınların aslında nasıl zorluklarla bu işe mecbur bırakıldıklarını gözler önüne seriyor. Empati ve merhamet duygularımızı harekete geçiren bu eser beni fazlasıyla etkiledi. Kitabın dili son derece sadeleştirilmiş ve anlaşılmaz hiçbir tarafı yok. Bence mutlaka okumalısınız. Beğeneceksiniz..

"Dünyada en ciddi mutluluk varsa o da insanın gerçekten mesut olduğunu kendi kendisine inandırabilmesinden ibarettir. Buna iç huzur derler ki o da ümitlerin kuvvet derecesi kadar kuvvetli olabilir." (Henüz 17 Yaşında)

28 Nisan 2020 Salı

Haşlanmış Harikalar Diyarı Ve Dünyanın Sonu

Selam!
Yine, mükemmel bir yazarı keşfetme anıma tanıklık ediyorsunuz. Haruki Murakami. Bence çoğunuz onu biliyorsunuzdur. Bu kitabı babama bir öğrencisi öğretmenler günü hediyesi olarak vermiş zamanında. Merak ettim bir başliyim dedim. Sürükledi ve içine çekti beni.

Kitabı okumaya başladığımda ilk fark ettiğim şey, betimlemelerin mükemmelliğiydi. Kitap bir asansörde başlıyor ve asansör öyle güzel tasvir edilmiş ki kendinizi orda hissediyorsunuz. Bu cidden muazzam bir şey.

Beni şaşırtan ikinci şeyse, kitabın türünü bir türlü çözememekti. En başta fantastik bir eser olduğunu düşündüm, kitabın ortalarına kadar da böyle düşünüyordum. Daha sonra işin içine bilim kurgunun girdiğini fark ettim. O da yetmezmiş gibi psikoloji de kitapta sıkça yer alınca kitabın tam olarak ne romanı olduğunu çözemedim. Bu bilinmezlik de aslında kitabı daha çok okumaya teşvik eden bir unsurdu.

Şaşırdığım bir diğer şeyse, karakterlerin hiçbirinin isminin olmaması. Eğer isimleri olsaydı Japonca olacaktı ve muhtemelen akılda tutmak zor olurdu. Burda sıfatlarıyla anlatılması bence müthiş bir yöntem. Favori karakterim midesi genleşen kütüphane görevlisi kız.

Kitapta bilinçaltına da fazlaca değiniliyordu, psikanaliz ve psikodinamikle yakından ilgilenen biri olarak bu da beni fazlasıyla cezbetti.

Bazı detayların gereksiz vurgulandığı durumlar vardı, bu sanırım kitapta bulup bulabileceğim tek olumsuz özellikti.

Bence herkes okumalı. Hemen kitaptan bir alıntıyla bitiriyorum. Unutmayın, kitaplar haklıdır. Haruki çok daha haklı:

"Herkes dolu dolu, huzur içinde yaşıyor. Neden sence? Bunun tek sebebi yüreğin olmaması." (Gölge)

16 Nisan 2020 Perşembe

Outliers (Çizginin Dışındakiler)

Herkese merhabalaaar!
Yine kısa bir kitap yorumu olacak, sizi sıkmayacağım. Bu kitabı, Başak Kablan'ın videosunda önermesi üzerine almıştım. Kitabı almama gerek yokmuş, çünkü Başak Kablan videosunda kitaptan çıkarabileceğimiz her şeyi zaten anlatmış. Yani videodan bağımsız olarak kitaptan ayrıca şunu anladım diyemiyorum. O yüzden siz bence videoyu izleyin, yine ilginizi çekerse kitabı da alırsınız.
Video bu. İzlerseniz yorum olarak bu blogdan geldiğinizi yazarsanız sevinirim. Gelelim kitabın içeriğine. Sadece zeki ve çalışkan olduğu için başarılı sandığımız insanların aslında hayatlarında daha farklı fırsatların olduğunu ve başarılı olmalarında bu etkenlerin fazlasıyla önemli olduğunu anlatmak istiyor. Yani bakış açımızı değiştirmek amaç. Eğer üniversitede bir araştırma görevlisi falan olsaydım muhtemelen bu kitap daha çok ilgimi çekecekti ama şu an çok da etkilendim diyemem. Çünkü çok fazla sayısal veri kullanılmış, çok resmi bir dille yazılmış olduğu için ister istemez okuması biraz zor oluyor. Kitapta büyük bir emek olduğunu inkar edemem çünkü kaynakça kısmı 10 sayfadan fazla. Çok fazla araştırma yapılmış, çok detaya girilmiş olduğu belli. Sadece 17 yaşındaki birine göre biraz ağır, sistematik kalıyor. Öyle işte. Bir sonraki kitapta görüşürüz..

"Daha güzel bir dünya yaratmak için, bugün başarıyı belirleyen şanslı farklılık ve keyfi avantajların yerini, fırsat eşitliğinin egemen olduğu bir toplum almalı." (Outliers)

12 Nisan 2020 Pazar

Uruk Arslanı Gılgameş

Bitirmekte epey zorlandığım bir kitapla geldim dostlarım. İnanın, haftalardır bitiremiyordum. Sanırım mitoloji kitabı okumak sandığım kadar kolay değilmiş. Bir de mitoloji okumaya 528 sayfalık bir kitapla başladıysanız benim gibi, hiç kolay değil. Kutsal kitapların çıkış noktası olarak kabul edilen Gılgameş destanının romanlaştırılmış hâli. Oldukça ilginç bir anlatım, müthiş bir çeviri. Karakterlerin isimlerini ve cinsiyetlerini akılda tutmak fazlasıyla zordu. Olayları bağdaştırmak da öyle. Eğer mitolojiye ilginiz varsa okuyun, muhtemelen beğenirsiniz. Roman tarzında anlatıldığı için aslında çok da sıkıcı değil. Sadece bazı mitolojik varlıkları okurken "saçmalık" diye düşündüğüm olmadı diyemem. Garipti, iyiydi, kafa karıştırıcıydı, güzeldi.. bilmiyorum kesin bir yargıya varmak mümkün değil. Öyle işte. Tutunamayanlar'dan sonra okuması en zor kitap benim için buydu.

"Senin gibi yaşamı arayan birini ölüm bile ürkütemez." (Uruk Arslanı Gılgameş-Akrep Kadın)

3 Nisan 2020 Cuma

40'ının da Kulpu Kırık 40 Türk

Selaaam canlarımmmm!Özlendiniz. Ben yine bir Ahmet Şerif İzgören kitabı bitirdim. Evde kalıp kendini kitaplara verenlere dahilim şu aralar. Hemen kısa bir kitap yorumu yapacağım anlatacağım çok bir şey yok çünkü. Şöyle ki, ilk defa Ahmet Şerif İzgören'in bir kitabına çok bayılmadım. Aslına bakarsanız bu kitapla ilgili beklentim çok yüksekti ve beklediğim kadar mükemmel değildi. Eğer yazarın okuduğum ilk kitabı bu olsaydı belki diğerlerine bakmazdım bilmiyorum. Bir Türk mizah kitabı diyebilirim. Çok bilinen ünlü isimlerin Türk olsaydı nasıl bir hayatları olacağının görsellerle de süslenerek anlatılmış biçimi. Ufak iğnelemeler güzel. Ahmet Şerif İzgören'in mizah anlayışını zaten severim. Bu kitabı mükemmel bulmamamın sebebi, sanırım sırf aynı mizah şekli üzerine yazılmasıydı. Sanki burda yazılan her şey sadece konuşma arasında geçip gülünür ama bir kitap hâline getirilmesine gerek yokmuş gibiydi. Burda linç yemek istemem çünkü Ahmet Şerif İzgören açık ara farkla en sevdiğim yazardır ve şimdiye kadar 10 kitabını bitirdiğim tek yazardır. Sadece diğer kitaplarına nazaran benim çok beğenimi kazanamadı diyebilirim. Eğer hiç onun kitaplarından birini okumadıysanız bununla başlamayın derim. Hıdır Kişisel Gelişiyor mükemmeldi mesela. Ya da Süpermen Türk Olsaydı Pelerinini Annesi Bağlardı. Bu kitapları okuduktan sonra beklentiniz ister istemez artıyor ve Ahmet Şerif İzgören'in üslubunu da kavramaya başlıyorsunuz. Okuduğuma pişman değilim ama mutlaka almalısınız da diyemeyeceğim maalesef. Altını çizecek bir cümle de bulamadım dediğim gibi sırf mizah üzerine olduğundan kaynaklı. Tek günde bitirdim oturup gülebilecek bir şeyler arıyorsanız okuyun. Öyle işte. Bir sonraki kitapta görüşürüz, evde kalın, kitap okuyun dostlarım!

20 Mart 2020 Cuma

Kahve Tadında Hikayeler

Selam canlar!
Nasıl gidiyo evde hayat? Eminim siz de en az benim kadar sıkılıyorsunuzdur. Hele de benim gibi sosyalliğe ve arkadaşlarına düşkün biriyseniz işiniz ekstra zor. İnşallah bir an önce bu virüs dünyayı terk eder ve hepimiz rahatça sokağa çıkabiliriz. Ben şu sosyal izolasyon dönemi başladığından beri kitap okuyorum, puzzle yapıyorum, keman çalıyorum ve Friends izliyorum. Ders çalışmam lazım ve içimden zerre ders çalışmak gelmiyor. Sizde durumlar nasıl?

Kitaba gelirsek, Yediveren Yayınları'nın derleme bir kitabı. Kitap, her yaştan insanın okuyabileceği, çok boş zamanınız varsa ve zihniniz yoğun bir kitabı kaldıramayacak durumdaysa, okumanızı öneririm. Özellikle yeni kitap okuma alışkanlığı kazanmaya çalışan kişilerin okuması gereken kitap türü tam olarak bu tarz derlemeler. İçinde kısa ve özlü hikayeler var, okurken size tebessüm ettirecek türden. Biz ortaokula ilk başladığımız dönemde de Manolya Kokulu Hikâyeler falan vardı. Onlardansa bu bana daha güzel geldi açıkçası. Çocuklara uyumadan önce okunabilir falan. Öyle yani anlatılacak pek bir şey de yok. Kitabın içinden bi özlü sözle bitirelim:

"Diri aşk, ruhta ve gözdedir. Her anda goncadan daha taze olur, durur."(Mesnevi)

16 Mart 2020 Pazartesi

Bir Tereddüdün Romanı

Geldik Peyami Safa'ya.. Eski edebiyatçılar arasında açık ara farkla en sevdiğim ve en çok okuduğum kişidir Peyami Safa. Ruhsal tahlilleri müthişti her zamanki gibi. Nasıl biteceğini asla tahmin edemeyeceğiniz ve aslında bitmeyen romanlar yazar. Sonu yoktur. Siz kafanızda bitirirsiniz. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nun "-Haydi.." kelimesiyle bitmesi gibi. Her ne kadar son sayfanın altında SON yazsa da, mutlak bir SON yoktur Peyami Safa'nın kitaplarında. Bireyin iç dünyasını çok güzel yansıtır ve sizi alıp karakterin içine götürür. Okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.

"Gece yarısı kaldırımların hürriyetine, kimsesizliğine vurgunum. Ben de kimsesiz ve hürüm, ben de kaldırım çocuğuyum." (Bir Tereddüdün Romanı)

15 Mart 2020 Pazar

Dikili İlişkiler

N'abersiniz canlar? Bugüüüün müthiş bir kişisel gelişim kitabı bitirdim. Haluk Tatar, ismini çokça duyduğum biriydi. Peyami Safa okumak için zihnimin dolu olduğu günlerde bunu okudum ve bugün bitti. Açıkçası beklediğimden çok daha iyiydi. Bilirsiniz ben kişisel gelişim deyince hep Ahmet Şerif İzgören okurum, ona yaklaşan bir kişisel gelişim yazarıyla daha önce hiç karşılaşmamıştım ta kiii bu kitabı okuyana kadar.

Kitap, zorunda kaldığımız için birlikte olduğumuz ilişkilerden bahsediyor. Bitmesi gereken monoton ilişkilerden, aşkın tanımından, çıkar ilişkilerinden.. örneklemeleri çok güzel. İçten bir dille kaleme alınmış müthiş bir eser. Kesinlikle tavsiyemdir, alınız, okuyunuz. Kitapta geçen bir sözle bitirelim:

"Önümden gitme, izleyemeyebilirim. Arkamdan gelme, yol gösteremeyebilirim. Yanımdan yürü ve yalnızca dostum ol." (Albert Camus)

6 Mart 2020 Cuma

Eşref Saat

Selaaam!
Bir söyleşi kitabıyla karşınızdayım canlar. 140 sayfalık kitabı neden 2 haftada bitirdiğimi soracak olursanız, fikir kitaplarını dinlene dinlene okumayı seviyorum o yüzden bi romanla birlikte okudum bu kitabı. Öyle oldu işte.
Eşref Saat, sohbet(söyleşi) türünde yazılmış çok kıymetli bir eser. Edebiyat derslerinde sıkça bahsediliyordu, Şeyda da kitabı almıştı, ben de ödünç alıp okudum. Dediğim gibi, dinlene dinlene okursanız daha güzel olur. Bir olay örgüsü olmadığı için, üstüne düşünülerek okunması gerekiyor. Toplumda gözlemlenen birçok konuyu ele alan Şevket Rado'nun bu kitabını mutlaka okumanızı öneririm..

"Talihin birinci şartı, bir konuda beceri sahibi olmaktır." (Eşref Saat)

4 Mart 2020 Çarşamba

Kardeşimin Hikâyesi

Müthiş bir kitapla geldim dostlarım!
Ölmeden önce yapılacaklar listemde "Livaneli'nin tüm kitaplarını okumak" maddesi olduğu için bu kitabı da mutlaka okuyacağımı biliyordum. Sevdiğim birine doğum günü hediyesi almak istedim ve ne alacağımı bulamayınca her zamanki gibi yapayım diyip bu kitabı aldım. Alırken de aklımda şu düşünce vardı: "Ya bu kitabı çok beğenir ve onu vermek istemezsem?" Daha önce bunu "İncir Kuşları" kitabında yaşamıştım, o kitabı da Süeda'ya hediye ederken tereddüt etmiştim. Kitapları elden bırakmak başkasının rafında duracağını bilmek bazen içini burkuyor insanın. Ben sanırım kıskanıyorum kitaplarımı. Her neyse.

Ben ufak detaylara hasta bir insanım. Livaneli de bu ayrıntıları romanın içine öyle bir yerleştiriyor ki büyülenmemek elde değil. Az daha zorlasa Hakan Günday'ın bende bıraktığı etkiyi bırakabilirdi gerçekten. Müthiş bir olay örgüsü, müthiş bir psikolojik tahlil, müthiş bir fikir... Kitap hakkında söyleyebileceğim tek şey: müthiş!

Mutlaka okumalısınız, kesinlikle okuyun. Zaten Livaneli'yi şimdiye kadar okumadıysanız çok üzücü, hemen alıp Serenad'ı okuyun. Kardeşimin Hikayesi'ni okuyun işte. Roman konusunda gerçekten harika bir adam.

İçeriğe gelirsek, bir gazeteci kız ve ona hikaye anlatan bir adam. Aynı zamanda ortada işlenmiş bir cinayet var ve polisiye özelliği de taşıyor. Katili öğrendiğimde yaşadığım şoku size anlatamam. Her detay düşünülmüş...

Öyle işte. Lütfen okuyun, lütfen. Hadi Livaneli'nin haklı olduğu bir cümleyle bitirelim.

"Bir de bana tuhaf diyorlar diye düşündüm; her insan tuhaf." (Kardeşimin Hikâyesi)

28 Şubat 2020 Cuma

Erkekler Mars'tan Kadınlar Venüs'ten

"Tongue Fu" yu okurken yazarın önerdiği bir kitaptı "Erkekler Mars'tan Kadınlar Venüs'ten". Merak edip alınacak kitaplar listeme eklemiştim. En sonunda aldım ve okuyup bitirdim. Aslında ben bu kitabı bitireli bir hafta oldu lâkin yorum yazacak motivasyonu kendimde bulamadığım için anca yazabiliyorum. Yabancı yazarların fikir kitaplarını okumayı pek sevmediğimi biliyorsunuz. Çünkü gerçekten çok teknik ve bilimsel geliyorlar bana. Samimi kitaplar değiller, bize hitap edemiyorlar. John Gray'in anlatım tarzı da bu şekilde. Yine de kitabın sıkıcı olduğunu söyleyemem. Eğer karşı cinsi anlayamamaktan şikâyet ediyorsanız okumanız gereken bir kitap. İçinde verilen kimi tavsiyeler bence Türkiye'de iş görmez, kimi tavsiyeler ise dünyanın her yerinde işe yarar. Okuduktan sonra ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. O zaman John Gray'in haklı olduğu bir cümleyle yazımızı bitirelim.

"Erkek, sorunları çözerek kendini iyi hissederken; kadına sorunları hakkında konuşmak iyi gelir." (Erkekler Mars'tan Kadınlar Venüs'ten)

17 Şubat 2020 Pazartesi

1984

Son zamanlarda hep "ne haddime bunu yorumlamak" dediğim kitapları yorumluyorum, hep büyük önem taşıyan kitapları okuduğumdan olsa gerek. 1984, bir distopya eseri. Çeviriyi yapan Celâl Üster'in distopyaları açıklamak için kurduğu cümle çok hoşuma gitti. "Ütopyalarda insanlığa sunulan bir 'düş'tür, distopyalarda ise 'karabasan.'"
Sanırım en doğru açıklama bu olmuş. Gerçekten de 1984'ün ürkütücü bir dünyası var. Her yaptığınızı gözetleyen ve yöneten bir "Büyük Birader" var ve bu öyle bir güç ki sizi düşünceleriniz için buharlaştırabilir, cinsel birlikteliklerinize karışabilir, her yaptığınızı kayıt altına alabilir ve ansızın kendinizi tutuklu bulabilirsiniz. Bu gücün tüm dünyaya hükmetmesi, kontrol etmesi, kendi dilini oluşturması, yenisöylem le birlikte kelimelerin anlamlarını tamamen değiştirmesi, bazı kelimeleri yok etmesi, insanların içini boşaltıp nefretle doldurması... Birçok korkutucu şey. Aslına bakarsanız şu anda bu güç bence teknoloji. İnternet, Google, aslında bunu yapan güçler. Ne kadar önemsemesek de, internetle veya telefon,bilgisayar gibi iletişim araçlarıyla yaptığımız her şey aslında kayıt altında ve birilerinin elinde. Yaptığımız telefon görüşmeleri, fotoğraflarımız, mesajlarımız, konumumuz, hepsi onların elinde. Ve eğer bir gün çıkıp bizi düşüncesuçu gibi şeylerden tutuklayacak olurlarsa, bunu yapmaları hiç de zor olmayacaktır. Yapay zeka geliştikçe,sosyal medya geliştikçe,internet ağı geliştikçe, birileri "Big Brother" olacak ve gerçekten de bizi kontrolleri altına alacaklar. Bizi hipnotize edecekler. Zorla "2+2=5" dedirtecekler. Öyle ki bizi buna inandıracaklar ve hatta "2+2=4" doğrusunu bildiğimizi bile bize unutturacaklar. Hem edebi, hem felsefi, hem sosyal, hem siyasi anlamda çok önemli bir yere sahip olan bu eser, "mutlaka okunmalı" kategorisinde herkesçe yer almaktadır. Bence de bu böyledir.

"NASIL'ını anlıyorum, NEDEN'ini anlamıyorum."(1984)

7 Şubat 2020 Cuma

Yurdunu Kaybeden Adam

Hepinize günaydın! Ben yine güneşten önce kitap bitirme seansımın sonuna geldim ve Cengiz Dağcı'nın "Yurdunu Kaybeden Adam" kitabını şimdi bitirdim. Bu tür içinde savaş, tarih, askerlik geçen kitaplar benim ilgi alanıma çok girmiyor. Yine de hissettirdiği duygular çok güçlü. Hayatımın fazlasıyla yoğun olduğu bir dönemde bu kitabı okuduğum için çok derinlemesine bir analiz yapamayacağım bunun için sizden özür dilerim. Çok güzel bir kitaptı, onu çok rahatlıkla söyleyebilir ve okumanızı önerebilirim. Bugün 1984'ü okumaya başlayacağım, çok heyecanlıyım. İnşallah kendimi vererek okurum ve size detaylı anlatırım. Unutmayın, kitaplar daima haklıdır..

"Son fırtına, ağacı devirdi. Bizler, uçurduğu birkaç yaprak, boşlukta yolunu şaşırmış, ümitsiz ve şaşkın, meçhul bir geleceğe doğru, yalpa vurup duruyoruz." (Yurdunu Kaybeden Adam)

31 Ocak 2020 Cuma

Sergüzeşt


Evet canlarım! Yılın ilk edebi kitabını da okumuş bulunuyorum. Yine herkesin okuması gereken, çok değerli bir eser Sergüzeşt. Samipaşazade Sezai'nin harika tasvirleriyle, ucu açık sonuyla, müthiş bir kitaptı bence. Ucu açık sonları ben pek sevmem aslında. Yine de bazı şeylerin okurun hayal dünyasına bırakılması da güzel. Burda kendimle özdeşleşen iki karakter gördüm. Celal ve Cevahir. Celal'in hislerini direkt olarak ifade edebilmesi bana benziyordu. Cevahir'in ise sevdiği için kendini feda etmesi bana benziyordu. Klasik bir aşk kitabı diyemem. Cariyelik ön plandaydı, II. Tanzimat döneminin genel konuları içerisinde bu konu hep vardır zaten. Öyle iştee okuyun canlarım.

"Ağlamak, esaretin en büyük hakkıdır. Biz o özgürlüğe sahibiz." (Sergüzeşt)

30 Ocak 2020 Perşembe

Size Bir Sır Vereyim Mi?

Selam canlar!
Nasılsınız? İyi misiniz, kötü müsünüz? Mutlu musunuz, üzgün müsünüz? Yaşıyor musunuz, ölü müsünüz? Hayatı seviyor musunuz, hayata küs müsünüz? Nolursa olsun, yanınızdayım. Yalnız hissetmeyin.

Bu kitap, klişe bir kişisel gelişim kitabıdır. Zihnimi yormasın, kitap okumuş olayım bir tık da bana bir şeyler katsın, hemen bitsin diyorsanız, bu kitabı tavsiye ederim. Bu yıl hep yabancı yazar okudum ve hep roman okudum. Bu yıl ve bu ay okuduğum ilk Türk yazar ve ilk kişisel gelişim kitabı bu oldu. Beklentimi çok karşılamadı, sadece boş kalmamak için okunabilir gibi geldi bilmiyorum. Ben kişisel gelişim denilince hep Ahmet Şerif İzgören'i tavsiye ederim ve hep onu okurum. Okuduğum tüm kişisel gelişim kitapları da istemsizce onunkilerle kıyaslayınca aradığım şeyi bulamıyorum. Bi de kitabın sonunda yazarın bir videosundan bahsedilmiş ve 10 milyondan fazla izleyiciye ulaştığını söylemişler, tüm yayınlanan sitelerdeki toplam izlenme sayısından bahsediyorlarmış. Yani siz de benim gibi YouTube'a bakıp 2 bin izlenmiş derseniz yanlış oluyor. Öyle işte.

"Aşk vadisinde ise aşk ateşmiş, akılsa bir duman... Ne zaman ki aşk gelir, aklın uçması bundanmış. Bu yer yanmadan geçilmezmiş." (Size Bir Sır Vereyim mi?)

28 Ocak 2020 Salı

Benim Üniversitelerim

2020 yılının ve Ocak ayının bitirdiğim 7.kitabıyla karşınızdayım! Rus edebiyatı okumak her ne kadar zor olsa da, herkesin ismi "-ov, -iç, -oviç" lerle falan bitse de bu kitabı bitirdim, kendimi tebrik ediyorum. Kitabın 76.sayfasına kadar, Gorki'nin kendi hayatından bahsettiğini anlayamadım. Meğerse anlatılan her şey onun yaşadığı şeylermiş. Aslında bir dönem kitabı da diyebiliriz. Rus devrimcilerin yaşadığı şeyler anlatılıyor.

Realizmin önemli isimlerinden biri olan Gorki'nin mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum. Bu yıl sebepsizce klasiklerden okuyorum. Elime geçen her kitabın klasiklerden olduğunu fark etmek biraz tuhaf oluyor. Her neysee. Bakalım bu ay kaç kitap bitirebileceğim? Ayın bitmesine tam 2 gün kaldı. Hadi bakalım.

"İnsan ne kadar az şeyle idare ederse, o kadar mutlu olur; istekler, ihtiyaçlar çoğaldıkça, özgürlük azalır." (Benim Üniversitelerim)

Kitaplar haklıdır..

25 Ocak 2020 Cumartesi

Fareler ve İnsanlar

Acıklıydı. Okuması basit, keşfetmesi ve kavraması zor bir kitaptı. Filmi de varmış, izlemedim ama annem aynısı dedi. Öyle işte. Okuyun.. Güzeldi. Bu sefer alıntı yok. Görüşürüz.

Martı

Bu da Çehov'un "Martı"sı. Bir tiyatrocu olarak tiyatro kitabım okumam gerekiyordu, Çehov'un bu kitabını da yine Ece Taşer'in önerisiyle listeme eklemiştim. Yine ucuz, ince bir kitap hepiniz alabilirsiniz diye düşünüyorum. Ben aslında Fahrenheit'tan bir gün sonra tek günde bitirdim bu kitabı ve buraya anlatmayı unutmuşum.

Çok güzel bir tiyatroydu, sonu da çok güzel bağlanmıştı, içeriği de çok güzeldi. Sesli bir şekilde her kişiyi kendim canlandırarak okudum evde. Çok güzeldi. Tiyatroyla ilgileniyosanız kesinlikle okuyun. İlgilenmiyorsanız da okuyun çünkü Çehov çok önemli bir yazar, biliyorsunuz durum hikayesini de başlatan adam. Çok kıymetli. Okuyun, okutun!

"TREMPLEV: Seviyorum sizi.
 NİNA: Şşşş.." (Martı)

22 Ocak 2020 Çarşamba

Fahrenheit 451

"Bu fikirler durup dururken beliriverip beni ısırmak için yalvarıyorlar sadece, ben de onlara izin veriyorum" diyor Ray Bradbury. İyi ki de izin vermiş demekten başka bir şey diyemiyorum. 4 ayrı ödüle layık görülmüş bir bilimkurgu klasiği hakkında size ne söyleyebilirim bilmiyorum. Filmini de yapmışlar, bir gün izlemeyi çok istiyorum. Hatta durun fragmanı izleyip geleyim.

İzledim. İlk fragman çok basit geldi bana yakmak dışında bir şeyden bahsetmiyor. İkinci fragman daha iyi evet, bunu sevdim. Burası bir film yorumlama bloğu değil. Sadece Montag bence siyahi değil. Hatta bence o bir Alman. Bilmiyorum, filmdeki tiple kafamdaki uyuşmadı. Sanırım kitapların filme dönüştürülmesini sevmememin sebebi bu. Kafamdakiler çok farklı.

Her neyse. Kitap gerçekten abartıldığı ve sevildiği kadar var. Kitapta bambaşka bir dünya var. Bazı kişiler bu kitabı distopya sınıfına da almış. Tartışılır bir şey demiyim bu konuda ilgi alanım dışında çünkü.

Kitabın başlığını seçme yöntemini aşırı beğendim ve evet, bu kitaba "itfaiyeci" başlığı konulmuş olsaydı olmazdı, yakışmazdı. Kitabın içindeki detaylar en sevdiğim. "Karahindibayı çenenize sürttüğünüzde leke bırakırsa aşıksınız demektir Bay Montag. Ne yazık, aşık değilsiniz." inanılmazdı. Bilmiyorum, sanırım gereksiz etkilendim ya da gerekliydi. Kime göre neye göre değil mi?

Ray Bradbury'nin her satırına katılıyorum. İnsanların bilgiden, kitaplardan korktuğu dönemlere geldik galiba. 2022 demiş yazar. Çok zaman da yok hani. Haksız mıyım? En çok merak ettiğim şu mekanik tazılar. Gerçek olurlar mı? Teknoloji beni çok korkutuyor.

Neyse konudan sapmayalım. Kitabı sevdim. Etkilendim. Okumanızı tavsiye ederim. Teşekkürler biricik kuzenim..

"Bir insana üş beş dize verirsen kendini tüm yaradılışın tanrısı sanır. Kitaplarınla su üstünde yürüyebileceğini sanırsın." (Fahrenheit 451)

Kitaplar her zaman haklıdır. Clarisse de öyle.

19 Ocak 2020 Pazar

Devlet

Yılın ve ayın 3.kitabı da bitmiş bulunuyor canlar. Felsefe okumakta pek başarılı olmadığımı fark ettim. Bir de iki Platon kitabını peş peşe okuyunca beynim patlayacak gibi hissettim düşünmekten.

Sokrates çok derin düşünen bir herif. Glaukon da sağolsun ne derse onaylıyor, kendi fikri yok. Kitap boyunca Glaukon bir şeye karşı gelecek ya da ekleme yapacak diye bekledim ve herif Sokrates'e "aynen", "haklısın", "doğru", "ister istemez" den başka bir şey yapmadı.

Kurulmasını istedikleri devlet modelinin bazı fikirlerine katıldım, bazılarına katılamadım. Kitabı beğendim, çeviriyi de. Ütopyalar hakkında proje yapacağım için bu ve benzeri kitapları okumaya devam etmem gerekecek. Bir sonraki kitapta görüşürüz..

"Demek ki sevgili dostum, bir insanın tabiatı, alışkanlıkları ya da her ikisi birden, sarhoş, aşık, deli ettiler mi o insanın zorba olmak için hiçbir eksiği kalmamıştır artık." (Devlet)

Unutmayın, kitaplar her zaman haklıdır.

9 Ocak 2020 Perşembe

Sokrates'in Savunması

Hayatımın ilk felsefi kitabını bitirmiş bulunmaktayım. Platon'un "Sokrates'in Savunması" kitabı. Kitap, Sokrates'in dine ters konuşması ve insanları kendi fikrine çekmeye çalışması nedeniyle hakkında idam kararı çıkması ve bunun üzerine söylediklerini içeriyor. Felsefeye ilginiz varsa mutlaka okuyun ben şahsen çok beğendim. Bir sonraki kitapta buluşmak üzere..

"Bildiğiniz gibi iftirayla haset başka birçok dürüst insanı mahvetti ve mahvetmeye devam edecek sanırım. Hiçbir kötülük benimle sona ermeyecek." (Sokrates'in Savunması)


4 Ocak 2020 Cumartesi

Sineklerin Tanrısı

Selaaaaaaaam!
Kitap kurdu, gıygıycı, YouTuber, tiyatrocu ve psikolog yazar Saadet karşınızda!
Bugün 2020 de bitirdiğim ilk kitabı anlatacağım. "Sineklerin Tanrısı".

Fotoğrafta elimde gördüğünüz ama kapağı falan belli olmayan kitabımız bu. Kitabı, Ece Taşer'in videosunda önermesiyle keşfettim. O videonun linkini de bulabilirsem koyacağım şimdi. Bulamadım, çünkü silmiş. Her neyse. Kitap, ilgi çekiciydi. Bir grup İngiliz çocuğun adaya düşmesi ve orda kendilerine bir devlet kurmaları gibi özetleyebilirim. Aslında çeviriyi yapan kadın 10 sayfa civarında bir sonsöz yazmış. Orayı okuduğunuzda kitap hakkındaki her şeyi öğrenebilirsiniz, tam özet orda var yani.

Çeviriyi yapan kadın demişken, çeviri gerçekten güzeldi. Tek sinirimi bozan yazım yanlışı, "-ıp/-ip" zarf fiil ekinden sonra hep virgül kullanmasıydı. Bu eklerden sonra virgül gelmez arkadaşlar aklınızda bulunsun. Hayır bi insan bi sayfada üç defa aynı hatayı yapar mı ya? Bi tek o virgüller gözüme battı onun dışında dil, üslup, çeviri, her şey iyiydi. Modern Klasiklerin hepsi okunmalı zaten. Bu kitabı da okuyun derim. Okurken hep şeyi düşündüm; acaba o adaya düşen çocuklar İngiliz değil de Türk olsaydı, nasıl olurdu? Eminim bir kaos ortamı hakim olacaktı. Gerçi kitaptaki çocuklar da eninde sonunda kaosa çeviriyo adayı ama Türk olsalardı bu hemen olurdu gibi geldi bana.

Neyse, öyle işte. Okuyun, okutun. Kitaptan sadece tek bir cümlenin altını çizmişim:

"Yani korku sizlere zarar vermez, düşlerin zarar veremediği gibi." (Sineklerin Tanrısı)