Selam canlar! Hiç uzatmdan kitabı anlatacağım. Tek kelimeyle özetlemem gerekseydi, karmaşık derdim. Çok bir şey anlamadım, kimin erkek kimin kadın olduğunu anlamakta bile zorlandım. Belki benim zihnim çok yoğun olduğu içindi, belki de sadece bana göre bir kitap değildi. Cengiz Aytmatov bana hitap etmedi maalesef...
"Kuğu kuğusundan ayrı düşende, güneş bile gözüme kapkara bir leke olarak görünür."
31 Aralık 2019 Salı
27 Aralık 2019 Cuma
Lyon'da Düğün
Yine bir Cumartesi sabahı başlanıp bitirilen bir kitap. Dün akşam saydım, Stefan Zweig'tan tam 4 tane kitap okumuşum, bu da beşincisi. Stefan Zweig'ın dilini çok sevdiğimi zaten Amok Koşucusunu anlatırken de söylemiştim. Tekrar tekrar aynı şeyleri yazmak istemiyorum.
Bu kitap, üç küçük hikayenin birleşiminden oluşuyor. "Lyon'da Düğün", "İki Yalnız İnsan" ve "Wondrak". İlk hikayeyi okurken ağladım. Gerçekten kısa ve hüzünlü bir hikayeydi, güzeldi. İkinci hikaye de çok kısaydı ve olmasa da olur gibiydi. Son hikaye en uzun olandı ve gayet güzeldi. Bu üç hikayenin ortak özelliği, toplumdan dışlanan kişileri içermesi olabilir. Gerek dış görünüşünden olsun, gerekse fikirlerinden dolayı önemsiz görülen ve dalga geçilen, gözardı edilen insanlardan bahsediyorlar. Okuduğum 5 kitap arasından Stefan Zweig'ın en sevdiğim kitabı ünvanı "Amok Koşucusu" nda. Bu da kötü bir kitap değil tabii ki ama o bana daha çok hitap etmişti, bilemiyorum. Kitaptaki sadece bir cümleyi defterime not ettim. Onu sizinle paylaşıcam ve yazımızı bitirmiş olacağız. Unutmayın, kitaplar hep haklıdır...
"Hayır, o mutluydu, sonsuzca mutluydu, çünkü sevdiğiyle aynı saat öleceğini biliyordu ve biri diğeri için yas tutmak zorunda kalmayacaktı." (Lyon'da Düğün)
Bu kitap, üç küçük hikayenin birleşiminden oluşuyor. "Lyon'da Düğün", "İki Yalnız İnsan" ve "Wondrak". İlk hikayeyi okurken ağladım. Gerçekten kısa ve hüzünlü bir hikayeydi, güzeldi. İkinci hikaye de çok kısaydı ve olmasa da olur gibiydi. Son hikaye en uzun olandı ve gayet güzeldi. Bu üç hikayenin ortak özelliği, toplumdan dışlanan kişileri içermesi olabilir. Gerek dış görünüşünden olsun, gerekse fikirlerinden dolayı önemsiz görülen ve dalga geçilen, gözardı edilen insanlardan bahsediyorlar. Okuduğum 5 kitap arasından Stefan Zweig'ın en sevdiğim kitabı ünvanı "Amok Koşucusu" nda. Bu da kötü bir kitap değil tabii ki ama o bana daha çok hitap etmişti, bilemiyorum. Kitaptaki sadece bir cümleyi defterime not ettim. Onu sizinle paylaşıcam ve yazımızı bitirmiş olacağız. Unutmayın, kitaplar hep haklıdır...
"Hayır, o mutluydu, sonsuzca mutluydu, çünkü sevdiğiyle aynı saat öleceğini biliyordu ve biri diğeri için yas tutmak zorunda kalmayacaktı." (Lyon'da Düğün)
20 Aralık 2019 Cuma
Amok Koşucusu
Sabah 6.30 da okumaya başladım ve 8.30 da bitirdim. Stefan Zweig hakkında ne diyebilirim ki? Müthiş. Sadece müthiş. Bu adamın ruhsal çözümlemelerine bayılmayan da ne bileyim arkadaşlar yani söyleyecek kelime bulamıyorum.
İnanılmaz güzel bir anlatım, inanılmaz güzel bir çeviri, inanılmaz güzel tasvirler... Hepinizin kitaplığında olsun tamam mı? Hem bu kadar ucuz, hem bu kadar kısa, hem de bu kadar etkileyici başka bir kitap bulamazsınız. Sadece alın ve okuyun. Başka bir şey demiyorum. Zaten Stefan Zweig mutlaka okunmalı. Ben daha önce iki tane daha kitabını okumuştum ama bu çok farklıydı ya cidden. Umarım bir gün tüm kitaplarını okurum. Ölmeden önce yapılacaklar listeme bunu ekledim bile. Bence siz de ekleyin. Öyle işte. Hadi bir cümleyle bitireliim!
"...en sonunda uykuya dalabildim; bu boğucu, vıcık vıcık uyku, hayat ile ölüm arasındaki bu koşuda verilen tek molaydı."(Amok Koşucusu)
İnanılmaz güzel bir anlatım, inanılmaz güzel bir çeviri, inanılmaz güzel tasvirler... Hepinizin kitaplığında olsun tamam mı? Hem bu kadar ucuz, hem bu kadar kısa, hem de bu kadar etkileyici başka bir kitap bulamazsınız. Sadece alın ve okuyun. Başka bir şey demiyorum. Zaten Stefan Zweig mutlaka okunmalı. Ben daha önce iki tane daha kitabını okumuştum ama bu çok farklıydı ya cidden. Umarım bir gün tüm kitaplarını okurum. Ölmeden önce yapılacaklar listeme bunu ekledim bile. Bence siz de ekleyin. Öyle işte. Hadi bir cümleyle bitireliim!
"...en sonunda uykuya dalabildim; bu boğucu, vıcık vıcık uyku, hayat ile ölüm arasındaki bu koşuda verilen tek molaydı."(Amok Koşucusu)
Sinekli Bakkal
Yine dolmuşta biten bir kitap ve dolmuşta yazılan bir blogla karşınızdayım. Yine bir edebi yazarın okuduğum ilk kitabıyla burdayım. Halide Edip Adıvar. Mükemmel bir kariyer hayatına sahip, fazlasıyla başarılı ve önemli biri. Özellikle o dönemde İngilizcesiyle de ön plana çıkmış olması beni çok etkileyen özelliklerinden.
Sinekli Bakkal hakkında da yorum yapmak haddime değil ama biraz eleştireceğim. Öncelikle bana çok karmaşık bir anlatım gibi geldi. Bir türlü tam olarak akıcılık sağlanamamıştı. O yüzden beni kendine bağlayamadı. Belki ilerde tekrar okumalıyım emin olamıyorum sadece bana hitap etmedi diyebiliriz.
Dili gayet sade ve anlaşılırdı fakat yazım hataları vardı, Halide Edip zaten bu konuda çok eleştiri almış öğrendiğime göre. Öyle işte edebi bir eser tabii ki okunmalı, her okuyan farklı bir şey düşünecektir. Lakin benim içimde güzel hislere yol açmadı diyebilirim.
"Fakat o, fikirlerinden ziyade insanlara, yaşayan şeylere bağlı, sevdiği vakit ölüme kadar sever, en küçük şefkat tecellisiyle kalbi atar bir kadın olacaktı."
(Sinekli Bakkal)
Kitaplar her zaman haklıdır..
Sinekli Bakkal hakkında da yorum yapmak haddime değil ama biraz eleştireceğim. Öncelikle bana çok karmaşık bir anlatım gibi geldi. Bir türlü tam olarak akıcılık sağlanamamıştı. O yüzden beni kendine bağlayamadı. Belki ilerde tekrar okumalıyım emin olamıyorum sadece bana hitap etmedi diyebiliriz.
Dili gayet sade ve anlaşılırdı fakat yazım hataları vardı, Halide Edip zaten bu konuda çok eleştiri almış öğrendiğime göre. Öyle işte edebi bir eser tabii ki okunmalı, her okuyan farklı bir şey düşünecektir. Lakin benim içimde güzel hislere yol açmadı diyebilirim.
"Fakat o, fikirlerinden ziyade insanlara, yaşayan şeylere bağlı, sevdiği vakit ölüme kadar sever, en küçük şefkat tecellisiyle kalbi atar bir kadın olacaktı."
(Sinekli Bakkal)
Kitaplar her zaman haklıdır..
10 Aralık 2019 Salı
Kuyucaklı Yusuf
Herkese iyi akşamlar!
Bugün, Sabahattin Ali'nin "Kuyucaklı Yusuf" kitabından bahsetmek için sizinleyim. Açıkçası kendime bazen çok sinirleniyorum. Neden bu kadar kıymetli yazarları bu kadar geç okuduğumu sorguluyorum. Eğer Betül bu kitabı bana ödünç vermeseydi belki ben birkaç yıl daha geç kalacaktım Kuyucaklı Yusuf'a.
Böyle edebi değeri olan kitapları yorumlarken aşırı tedirgin oluyorum. Çünkü ne haddime Sabahattin Ali'yi yorumlamak..
Öncelikle, Sabahattin Ali'nin inanılmaz bir tasvir ustası olduğunu düşünüyorum. Mükemmel betimlemeler var ve gerçekten sizi hikayenin içine çekiyor. Kitabın Edremit'ten, Kuyucak'tan bahsetmesi de güzel. Dönemin özellikleri harika yansıtılmış, dili çok yalın ve anlaşılır, sıfır yazım hatası, sıfır kötü sayfa. Gerçekten vaktim olsa tek günde bile bitirebileceğim bir kitaptı.
"Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir." (Kuyucaklı Yusuf)
Bugün, Sabahattin Ali'nin "Kuyucaklı Yusuf" kitabından bahsetmek için sizinleyim. Açıkçası kendime bazen çok sinirleniyorum. Neden bu kadar kıymetli yazarları bu kadar geç okuduğumu sorguluyorum. Eğer Betül bu kitabı bana ödünç vermeseydi belki ben birkaç yıl daha geç kalacaktım Kuyucaklı Yusuf'a.
Böyle edebi değeri olan kitapları yorumlarken aşırı tedirgin oluyorum. Çünkü ne haddime Sabahattin Ali'yi yorumlamak..
Öncelikle, Sabahattin Ali'nin inanılmaz bir tasvir ustası olduğunu düşünüyorum. Mükemmel betimlemeler var ve gerçekten sizi hikayenin içine çekiyor. Kitabın Edremit'ten, Kuyucak'tan bahsetmesi de güzel. Dönemin özellikleri harika yansıtılmış, dili çok yalın ve anlaşılır, sıfır yazım hatası, sıfır kötü sayfa. Gerçekten vaktim olsa tek günde bile bitirebileceğim bir kitaptı.
"Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmektir." (Kuyucaklı Yusuf)
5 Aralık 2019 Perşembe
İyi Düşün Doğru Karar Ver
Selam!
İlk defa, dolmuşta yazıyorum çok tuhaf. Okulda bitirdim kitabı ve dolmuşta kitap okuyamayacaksam blog yazmalıyım diye düşündüm. Şimdi sadede gelelim.
Kitabımız psikolojik bir fikir kitabı. Kitaba başlarken klasik bir kişisel gelişim kitabı diye düşünmüştüm ama beni yanılttı. Yanıltmasından da şikayetçi değilim. Sevgilisine evlilik teklifi edip reddedilen psikoloji okuyan birinin, eski bir psikoloji uzmanıyla yaptığı konuşmaları içeriyor. Böyle anlatınca çok sıkıcı gibi durdu ama öyle değil. Psikolojiyle ilgileniyorsanız, psikoloji okumayı düşünüyorsanız, bilgi birkiminizi artırmak ve psikoloji konusunda bir nevi aydınlanmak istiyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun. Bir fikir kitabından çok, bir ders kitabına benziyor. Çok fazla şey öğretti bana. Özellikle "paradigma" kavramını öğrendim ve gerçekten kendimi üstün zekalı gibi hissetmeme sebep oldu. Psikolojiyle uzaktan yakından alakam yok diyorsanız asla önermem çünkü bitiremezsiniz, sıkılırsınız. Ama eğer benim gibi psikolojiye bayılan biriyseniz, başucu kitabınız olmaya aday. Geleneğimiz devam ediyor:
"İlişkilerinde duygusal banka hesabını sürekli dolu tutmaya özen gösteren kişinin ilişkileri olumlu yönde gelişmeye devam eder." (İyi Düşün Doğru Karar Ver)
İlk defa, dolmuşta yazıyorum çok tuhaf. Okulda bitirdim kitabı ve dolmuşta kitap okuyamayacaksam blog yazmalıyım diye düşündüm. Şimdi sadede gelelim.
Kitabımız psikolojik bir fikir kitabı. Kitaba başlarken klasik bir kişisel gelişim kitabı diye düşünmüştüm ama beni yanılttı. Yanıltmasından da şikayetçi değilim. Sevgilisine evlilik teklifi edip reddedilen psikoloji okuyan birinin, eski bir psikoloji uzmanıyla yaptığı konuşmaları içeriyor. Böyle anlatınca çok sıkıcı gibi durdu ama öyle değil. Psikolojiyle ilgileniyorsanız, psikoloji okumayı düşünüyorsanız, bilgi birkiminizi artırmak ve psikoloji konusunda bir nevi aydınlanmak istiyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun. Bir fikir kitabından çok, bir ders kitabına benziyor. Çok fazla şey öğretti bana. Özellikle "paradigma" kavramını öğrendim ve gerçekten kendimi üstün zekalı gibi hissetmeme sebep oldu. Psikolojiyle uzaktan yakından alakam yok diyorsanız asla önermem çünkü bitiremezsiniz, sıkılırsınız. Ama eğer benim gibi psikolojiye bayılan biriyseniz, başucu kitabınız olmaya aday. Geleneğimiz devam ediyor:
"İlişkilerinde duygusal banka hesabını sürekli dolu tutmaya özen gösteren kişinin ilişkileri olumlu yönde gelişmeye devam eder." (İyi Düşün Doğru Karar Ver)
2 Aralık 2019 Pazartesi
İnsan Ne ile Yaşar?
Tolstoy'dan bir dünya klasiği, "İnsan Ne ile Yaşar". Çok etkileyici bir kitaptı. Çok akıcı, çok öğretici, çok değerli. Tolstoy'u yorumlamak haddime değil ama zaten kötü eleştirilecek bir kısmı olmadığı için haddimi aşan bir cümle de bırakamam buraya.
En başta üç sorunun cevabını aratıyor kitap. "İnsanın içinde ne yaşar?" "İnsan ne ile yaşar?" "İnsanlara ne verilmemiştir?" Bu soruları kendinize göre cevaplayıp yorumlara yazabilirsiniz. Birçok büyük yazarı bu sene ilk defa okudum, herkese geç kalmışım. Kitap, bize "tanrı" algısının birçok bakış açısında gösteriyor. Okurken çok düşündüren bir kitap olduğu kanısındayım. Okumazsanız pişman olacağınız bir kitap. O zaman, Tolstoy'un haklı olduğu bir cümleyle bitiriyorum:
"Sakın aklınızdan çıkarmayın, gerçekten önemli olan tek bir an vardır:Şimdi! En önemli an yaşanılan andır, şimdidir; çünkü yalnızca şimdiyi değiştirmeye gücümüz yeter." (İnsan Ne ile Yaşar)
En başta üç sorunun cevabını aratıyor kitap. "İnsanın içinde ne yaşar?" "İnsan ne ile yaşar?" "İnsanlara ne verilmemiştir?" Bu soruları kendinize göre cevaplayıp yorumlara yazabilirsiniz. Birçok büyük yazarı bu sene ilk defa okudum, herkese geç kalmışım. Kitap, bize "tanrı" algısının birçok bakış açısında gösteriyor. Okurken çok düşündüren bir kitap olduğu kanısındayım. Okumazsanız pişman olacağınız bir kitap. O zaman, Tolstoy'un haklı olduğu bir cümleyle bitiriyorum:
"Sakın aklınızdan çıkarmayın, gerçekten önemli olan tek bir an vardır:Şimdi! En önemli an yaşanılan andır, şimdidir; çünkü yalnızca şimdiyi değiştirmeye gücümüz yeter." (İnsan Ne ile Yaşar)
30 Kasım 2019 Cumartesi
Huzursuzluk
Livaneli'den efsane bir eser. Daha önce Serenad'ı okumuştum ve çok çok çok etkilenmiştim, şimdi de aynı şekilde Huzursuzluk'tan etkilendim. Hep tozpembe hikayeleri okumaya alışmışız. Bazen böyle zulümlerin de konuşulması gerekiyor. Dünyada hiçbir şeyin sandığımız kadar iyi gitmediğini hatırlamamız için müthiş bir kitap.
Zaten Livaneli'nin herhangi bir kitabını okuyup beğenmeyene ben hiç rastlamadım. Terör tarafından hayatları ellerinden alınmış insanları anlatıyor. Meleknazları, Nergisleri, Zilanları.. bize bir vicdanımız olduğunu hatırlatıyor. Bir yerlerde birileri acı çekerken hangi suşi restorantı daha güzel tartışması yapmamızın ne kadar saçma olduğundan bahsediyor.
Bazı kitaplar bittiğinde bir kal gelir insana. Öyle esaslı bir kitaptı bana kalırsa.
"Bizim türümüzün bu dünyada yaşamaya, hem birbirini, hem dünyayı yok etmeye hakkı yok, hepimizin içinde korkunç bir canavar yaşadığı yadsınamaz bir gerçek diye düşündüm." (Huzursuzluk)
"Ben insandım." Hüseyin haklıdır. Kitaplar haklıdır.
Zaten Livaneli'nin herhangi bir kitabını okuyup beğenmeyene ben hiç rastlamadım. Terör tarafından hayatları ellerinden alınmış insanları anlatıyor. Meleknazları, Nergisleri, Zilanları.. bize bir vicdanımız olduğunu hatırlatıyor. Bir yerlerde birileri acı çekerken hangi suşi restorantı daha güzel tartışması yapmamızın ne kadar saçma olduğundan bahsediyor.
Bazı kitaplar bittiğinde bir kal gelir insana. Öyle esaslı bir kitaptı bana kalırsa.
"Bizim türümüzün bu dünyada yaşamaya, hem birbirini, hem dünyayı yok etmeye hakkı yok, hepimizin içinde korkunç bir canavar yaşadığı yadsınamaz bir gerçek diye düşündüm." (Huzursuzluk)
"Ben insandım." Hüseyin haklıdır. Kitaplar haklıdır.
27 Kasım 2019 Çarşamba
Uzun Hikaye
Mustafa Kutlu'nun 'Uzun Hikaye'si. Daha önce filmini izlemiş ve çok beğenmiştim. Şimdi de bir arkadaşımın ödünç vermesiyle kitabı okumuş oldum. Gerçekten filmle birebir örtüşüyordu, her cümleyi okurken filmdeki sahne aklıma geliyordu. Çok içimizden, çok halktan, çok gerçek bir kitap. Zenginlikten, hırstan, öfkeden, kinden uzak.. samimiyet, sıcaklık, güleryüz içeren bir hikaye... Gerçekten herkesin okuması lazım. İncecik bir kitap zaten ben dün başladım bugün bitirdim. Siz de bitirirsiniz. Herkesin kitaplığında olmalı bence. Söylenecek çok fazla söz yok, okuyunca kendinizi kaptıracağınız tatlı bir samimiyet esintisi sunuyor.
"Adalet kalmadı hep zulüm doldu
Geçti bu baharın gülleri soldu
Dünyanın gidişi acayip oldu
Koyun belli değil kurt belli değil" (Uzun Hikaye/Ali)
"Adalet kalmadı hep zulüm doldu
Geçti bu baharın gülleri soldu
Dünyanın gidişi acayip oldu
Koyun belli değil kurt belli değil" (Uzun Hikaye/Ali)
25 Kasım 2019 Pazartesi
Şato
YouTube vloğumda gösterdiğim kitaptan bahsedeceğim. Biraz önce kitabı bitirdim. Sanırım ilerde bunu tekrar okumam gerekecek çünkü kritiğini yapabilecek seviyeye gelemedim şu an. Kitapta kim olduğunu anlayamadığımız karakterler var. Ana karakterin ismi "K." Şeklinde gösterilmiş, K ile başlayan herhangi bir ismi düşünebiliriz ama çeviri bir roman olduğuna göre "Kemal" falan olmadığı kesin. "Otelcinin Karısı" diye bir karakter var ve kadının ismi hiç geçmiyor. Tek vasfı "otelcinin karısı" olması. "Pepi" isminde bir karakter var ve kitabın 368.sayfasına kadar onu erkek sanıyordum, kadınmış. Düşünün artık kitabı ne kadar özümseyemediğimi. Çeviride de büyük ölçüde hatalar vardı. Yazım yanlışları çoktu, bazı kelimelerin şiveyle falan yazıldığını düşündüm hatta. Yorum yapamıyorum pek ya gerçekten tekrar okursam bir gün daha çok faydam dokunur.
Daha önce hiç Kafka kitabı okumadığım için belki de bana tuhaf geldi bilmiyorum ama alıştığım bir üslupla yazılmamıştı. Sonu da tam olarak bir yere bağlanmadı. Yarım kalmış gibiydi. Belki de gerçekten devam edecekti Kafka çünkü bu roman o öldükten sonra basılan kitaplarından.. daha fazla ömrü olsaydı belki de çok daha farklı bir sonla bitirecekti ama bu hâli insana eksik geliyor, bir sonuç yok.. bilmiyorum. Belki de bu onun tarzıdır. Dediğim gibi daha önce hiç kitabını okumamıştım. Yasin'in bu kitabı bana hediye etmesi güzel oldu. Videoda da teşekkür etmiştim Yasin, biliyorsun. Her neyse. O değil de kanalıma da bir bakın be. O kadar video çektim 21 abone gerçekten başarılı :'). Neyse. Linkini bırakayım da belki bi açar izlersiniz.
Her zamanki gelenekle yayını bitirelim.
"Oysa senin yanında olmaktan, hep senin yanında yaşamaktan daha büyük bir mutluluk bildiğim mi var benim..." (Şato/Frieda)
Unutmayın, kitaplar her zaman haklıdır..
Daha önce hiç Kafka kitabı okumadığım için belki de bana tuhaf geldi bilmiyorum ama alıştığım bir üslupla yazılmamıştı. Sonu da tam olarak bir yere bağlanmadı. Yarım kalmış gibiydi. Belki de gerçekten devam edecekti Kafka çünkü bu roman o öldükten sonra basılan kitaplarından.. daha fazla ömrü olsaydı belki de çok daha farklı bir sonla bitirecekti ama bu hâli insana eksik geliyor, bir sonuç yok.. bilmiyorum. Belki de bu onun tarzıdır. Dediğim gibi daha önce hiç kitabını okumamıştım. Yasin'in bu kitabı bana hediye etmesi güzel oldu. Videoda da teşekkür etmiştim Yasin, biliyorsun. Her neyse. O değil de kanalıma da bir bakın be. O kadar video çektim 21 abone gerçekten başarılı :'). Neyse. Linkini bırakayım da belki bi açar izlersiniz.
Her zamanki gelenekle yayını bitirelim.
"Oysa senin yanında olmaktan, hep senin yanında yaşamaktan daha büyük bir mutluluk bildiğim mi var benim..." (Şato/Frieda)
Unutmayın, kitaplar her zaman haklıdır..
16 Kasım 2019 Cumartesi
Tongue Fu
Bir kitabın daha sonuna geldik canlarım!
Kitaptan önce sizinle biraz konuşmak istiyorum. Son zamanlarda hayatımda minnoş güzellikler oluyor. Mesela, dün tiyatroya başladım! Size yemin ederim harika bir gün geçirdim orda. Çok güldüm ve çok eğlendim. Umarım hep böyle geçer.. Bunun dışında, dün YouTube'da ilk ingilizce videomu yayınladım, iki konu hakkında da aşırı heyecanlıyım gerçekten. Aynı zamanda kitap okumaya da devam ediyorum biliyorsunuz. Hafif bir mutluluk paylaşımından sonra, gelelim bu kitabımıza.
Tongue Fu, sözlü dövüş sanatı. Hayatımızda bol bol yaptığımız iletişim hatalarını yüzümüze çarpar ve aslında nasıl olması gerektiğini öğretir. Ben yabancı yazarların fikir kitaplarını okumayı pek sevmiyorum, hem bizim kültürümüzden bağımsız olduğu için türk okuyucuya çok hitap edemiyor hem de verilen örnekler bizim yaşantımıza hiç benzemiyor. Kitabı okurken "Bu ben!" Deyip kendimizi bulamıyoruz. O yüzden fikir kitabı okuyacaksam Ahmet Şerif İzgören'in kitaplarını okumayı tercih ediyorum. Tamamen bizim içimizden, bize hitap eden kitapları var..
Sonuç olarak, güzel bir kitaptı. Okunabilecek, bir şeyler öğretebilecek ve kendimizi geliştirmemize katkıda bulunabilecek bir kitaptı. Kitaptan bir sözle yayınımızı bitirelim:
"Bilgeliğin zirvesi bugünde yaşamak, geleceği planlamak ve geçmişten kâr sağlamaktır." (Tongue Fu)
Kitaptan önce sizinle biraz konuşmak istiyorum. Son zamanlarda hayatımda minnoş güzellikler oluyor. Mesela, dün tiyatroya başladım! Size yemin ederim harika bir gün geçirdim orda. Çok güldüm ve çok eğlendim. Umarım hep böyle geçer.. Bunun dışında, dün YouTube'da ilk ingilizce videomu yayınladım, iki konu hakkında da aşırı heyecanlıyım gerçekten. Aynı zamanda kitap okumaya da devam ediyorum biliyorsunuz. Hafif bir mutluluk paylaşımından sonra, gelelim bu kitabımıza.
Tongue Fu, sözlü dövüş sanatı. Hayatımızda bol bol yaptığımız iletişim hatalarını yüzümüze çarpar ve aslında nasıl olması gerektiğini öğretir. Ben yabancı yazarların fikir kitaplarını okumayı pek sevmiyorum, hem bizim kültürümüzden bağımsız olduğu için türk okuyucuya çok hitap edemiyor hem de verilen örnekler bizim yaşantımıza hiç benzemiyor. Kitabı okurken "Bu ben!" Deyip kendimizi bulamıyoruz. O yüzden fikir kitabı okuyacaksam Ahmet Şerif İzgören'in kitaplarını okumayı tercih ediyorum. Tamamen bizim içimizden, bize hitap eden kitapları var..
Sonuç olarak, güzel bir kitaptı. Okunabilecek, bir şeyler öğretebilecek ve kendimizi geliştirmemize katkıda bulunabilecek bir kitaptı. Kitaptan bir sözle yayınımızı bitirelim:
"Bilgeliğin zirvesi bugünde yaşamak, geleceği planlamak ve geçmişten kâr sağlamaktır." (Tongue Fu)
11 Kasım 2019 Pazartesi
Martı Jonathan Levingston
Çok kısa, öz, anlamlı bir öyküydü. Belki de fabl demek daha uygun bilmiyorum. Okuduğunuz zaman içinize tatlı bir umut dolar ve kendinizi iyi hissedersiniz. Öyle bir kitap. İçinde bol bol martı resimleri var. Etkileyici, özgün ve akıcı bir anlatım. Fazla söylenecek bir şey bulamıyorum. Okuyunuz, okutunuz..
Haklısın Jonathan:
"En doğru yasa, bizi özgürlüğe ulaştıracak olandır. Başka hiçbir şey değil." (Martı Jonathan Levingston)
10 Kasım 2019 Pazar
Tutunamayanlar
Umarım yazdığım yazı okunuyordur.
Hey, gençler, kitap kurtları, her neyse! Nasılsınız? Ben çok iyiyim çünkü üç haftanın sonunda, Tutunamayanlar'ı bitirmiş bulunuyorum. Alkışlarınızı duyar gibiyim, teveccühünüz efendim, teveccühünüz..
Çok boş yaptım, artık sadede gelebiliriz dostlar. "Mahşer"den sonra ilk defa bir kitaptan 4 sayfa not çıkardım. Çok sevdiğim bir arkadaşım, "Tutunamayanlar" için "eline kağıt kalem alıp ders çalışır gibi okuman gereken bir kitap" diye bir yorumda bulunmuştu, aşırı haklıymış.
Benim bu kitabı okuma nedenim, Hakan Günday'ın "Az" kitabıydı. Kitapta "Tutunamayanlar" ın o kadar çok bahsi geçiyordu ki nasıl bir kitap olduğunu çok merak etmiştim. Daha sonra babama sordum ve ofisinde varmış, bana getirdi sağolsun. O şekilde başlamış bulundum.
Lâkin kitaba ilk başladığımda, beklemediğim kadar karmaşık bir dille karşılaştım. "Tutunamayanlar", kesinlikle öyle Instagram'da gördüğünüz cümlelerden ibaret bir kitap değil. İlk sayfaları inanılmaz kafa karıştırıcı ve okuması zordu. Hatta 300.sayfalara kadar hiçbir şey anlamayarak okudum. Başladığım işi bitirme takıntım olduğu için yarıda bırakmak istemedim. İyi ki de bırakmamışım, çünkü sonradan kitap mükemmel bir hâl almaya başladı. Gerçekten iyi bir edebiyat bilgisine sahipseniz, o mükemmelliği ilk sayfalarda da görebilirsiniz eminim ama ben yakalayamadım. Sosyal medyada paylaşılan alıntılarda sürekli geçen "Olric" karakterini birçoğunuz merak ediyor, biliyorum. Merak etmekte haklısınız. Olric, mükemmel bir yol arkadaşı. Kitabı sevimli kılan bir detay. Fakat kitabın tamamı Olric üzerine kurulu değil.
Kitabı okurken bol bol iç konuşmalarla karşılaşacaksınız, bazı taşlar kitabın sonlarında yerine oturacak ve bazı şeylere çok fazla şaşıracaksınız. Farkında mısınız bilmiyorum ama spoiler vermemek için kendimi parçalıyorum şu an.
Bence, bu kitabı okumak isteyen birinin önce çok fazla edebi birikim edinmesi gerekiyor. Türk klasiklerinden, eski edebi eserlerden bol bol okuyun. Eski dile, üsluba hakim olun, kitaplarda çok fazla görüp anlamını bilmediğiniz kelimeleri mutlaka öğrenin. "Tutunamayanlar"ı gerçekten okumak ve anlamak istiyorsanız, bir sınava hazırlanır gibi kendinizi kitaba hazırlayın. Hiç edebi birikiminiz yoksa kitabı anlamanız ekstra zorlaşacaktır ve nefret etmenizi istemiyorum.
Gözünüzü korkutmak istemezdim ama kitapta 76 sayfalık bir bölüm var ve o bölümde hiç noktalama işareti yok. Cümleleri kaçırmamak için hızlı okuma yapmanız gerekiyor, başka türlü bir cümlenin öznesiyle diğer cümlenin yüklemi birbirine girebilir haberiniz olsun. En sevdiğiniz cümleleri bir kenara not edin, kitapta ilerledikçe dönüp onları bir daha okuyup hatırlayın ki kafanız karışmasın.
Evet, kitabın ne kadar zor okunduğundan bahsettik ama çok beğendiğimi de söylemeden geçmek istemiyorum. Gerçekten güzeldi. Sanırım bu kitabı tekrar ve tekrar okumam gerekecek. Her okuduğumda başka notlar çıkartabilirim. Son olarak, kitaptan bir cümleyle bitirelim. Kitaplar haklıdır, Tutunamayanlar haklıdır ama Oğuz Atay hepsinden haklıdır:
"Hep birlikte tutunamamayı ne kadar isterdim. Herkes ayrı bir dalda kaldı. Tek başına bir tadı olmuyor başarısızlığın... Kimi suçlayacağımı bilemiyorum." (Tutunamayanlar)
Hey, gençler, kitap kurtları, her neyse! Nasılsınız? Ben çok iyiyim çünkü üç haftanın sonunda, Tutunamayanlar'ı bitirmiş bulunuyorum. Alkışlarınızı duyar gibiyim, teveccühünüz efendim, teveccühünüz..
Çok boş yaptım, artık sadede gelebiliriz dostlar. "Mahşer"den sonra ilk defa bir kitaptan 4 sayfa not çıkardım. Çok sevdiğim bir arkadaşım, "Tutunamayanlar" için "eline kağıt kalem alıp ders çalışır gibi okuman gereken bir kitap" diye bir yorumda bulunmuştu, aşırı haklıymış.
Benim bu kitabı okuma nedenim, Hakan Günday'ın "Az" kitabıydı. Kitapta "Tutunamayanlar" ın o kadar çok bahsi geçiyordu ki nasıl bir kitap olduğunu çok merak etmiştim. Daha sonra babama sordum ve ofisinde varmış, bana getirdi sağolsun. O şekilde başlamış bulundum.
Lâkin kitaba ilk başladığımda, beklemediğim kadar karmaşık bir dille karşılaştım. "Tutunamayanlar", kesinlikle öyle Instagram'da gördüğünüz cümlelerden ibaret bir kitap değil. İlk sayfaları inanılmaz kafa karıştırıcı ve okuması zordu. Hatta 300.sayfalara kadar hiçbir şey anlamayarak okudum. Başladığım işi bitirme takıntım olduğu için yarıda bırakmak istemedim. İyi ki de bırakmamışım, çünkü sonradan kitap mükemmel bir hâl almaya başladı. Gerçekten iyi bir edebiyat bilgisine sahipseniz, o mükemmelliği ilk sayfalarda da görebilirsiniz eminim ama ben yakalayamadım. Sosyal medyada paylaşılan alıntılarda sürekli geçen "Olric" karakterini birçoğunuz merak ediyor, biliyorum. Merak etmekte haklısınız. Olric, mükemmel bir yol arkadaşı. Kitabı sevimli kılan bir detay. Fakat kitabın tamamı Olric üzerine kurulu değil.
Kitabı okurken bol bol iç konuşmalarla karşılaşacaksınız, bazı taşlar kitabın sonlarında yerine oturacak ve bazı şeylere çok fazla şaşıracaksınız. Farkında mısınız bilmiyorum ama spoiler vermemek için kendimi parçalıyorum şu an.
Bence, bu kitabı okumak isteyen birinin önce çok fazla edebi birikim edinmesi gerekiyor. Türk klasiklerinden, eski edebi eserlerden bol bol okuyun. Eski dile, üsluba hakim olun, kitaplarda çok fazla görüp anlamını bilmediğiniz kelimeleri mutlaka öğrenin. "Tutunamayanlar"ı gerçekten okumak ve anlamak istiyorsanız, bir sınava hazırlanır gibi kendinizi kitaba hazırlayın. Hiç edebi birikiminiz yoksa kitabı anlamanız ekstra zorlaşacaktır ve nefret etmenizi istemiyorum.
Gözünüzü korkutmak istemezdim ama kitapta 76 sayfalık bir bölüm var ve o bölümde hiç noktalama işareti yok. Cümleleri kaçırmamak için hızlı okuma yapmanız gerekiyor, başka türlü bir cümlenin öznesiyle diğer cümlenin yüklemi birbirine girebilir haberiniz olsun. En sevdiğiniz cümleleri bir kenara not edin, kitapta ilerledikçe dönüp onları bir daha okuyup hatırlayın ki kafanız karışmasın.
Evet, kitabın ne kadar zor okunduğundan bahsettik ama çok beğendiğimi de söylemeden geçmek istemiyorum. Gerçekten güzeldi. Sanırım bu kitabı tekrar ve tekrar okumam gerekecek. Her okuduğumda başka notlar çıkartabilirim. Son olarak, kitaptan bir cümleyle bitirelim. Kitaplar haklıdır, Tutunamayanlar haklıdır ama Oğuz Atay hepsinden haklıdır:
"Hep birlikte tutunamamayı ne kadar isterdim. Herkes ayrı bir dalda kaldı. Tek başına bir tadı olmuyor başarısızlığın... Kimi suçlayacağımı bilemiyorum." (Tutunamayanlar)
20 Ekim 2019 Pazar
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Bir kitabın daha sonuna geldik dostlarım. "AZ"ın büyüsünden kurtulmakta çok zorlandığım için haftasonu çabucak bitebilecek bir kitap okumak istedim. Dolayısıyla "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu"nu biraz önce bitirdim. Peyami Safa, bence edebiyatımızın en değerli yazarlarından. Döneminin en güzel anlatımına sahip yazar olduğunu düşünüyorum. Daha önce onun 5 kitabını okumuştum, bu da 6. oldu. En beğendiğim kitabı açık ara farkla "Mahşer"dir. Size Stephen King'in "Mahşer" kitabının da ne kadar güzel olduğunu anlatmıştım. Sanırım kitabın adını "Mahşer" koyunca içerik de güzel oluyor çünkü ikisi de benim için çok değerli kitaplar.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'ndaki en belirgin farklılık, ana karakterin isminin kitapta hiç yer almaması. Peyami Safa'nın kendi hayatından bir kesit olduğunu biliyorum ama içinde hiç Peyami isminin geçmemesi çok garip. Bence kitap tüm ilgi çekiciliğini burdan alıyor. Sonunu çok manasız buldum, sanki hiçbir sonuca bağlanmamış gibiydi. "-Haydi..." Kelimesiyle bitiyor. Sonrası yok. Arkası yarın der gibi bitirmiş. Bilemiyorum nasıl yorum yapacağımı. Edebi bir kitaptır, önemli bir eserdir, Peyami Safa'nın yazdığı tüm kitaplar zaten böyledir, alıp okumanızı tavsiye ederim. Bunu da , Mahşer'i de, Bir Akşamdı'yı da, Fatih Harbiye'yi de mutlaka okuyun. Peyami Safa'yı okuyun. Gerçekten güzel.
Bir sonraki çok haklı kitabımızda görüşmek üzere, sizleri seviyorum. Orada bir yerde yorum atmasa da bunları okuyan biri olduğunu hissedebiliyorum. Çok değerlisin dostum. Çok ama çok ...
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'ndaki en belirgin farklılık, ana karakterin isminin kitapta hiç yer almaması. Peyami Safa'nın kendi hayatından bir kesit olduğunu biliyorum ama içinde hiç Peyami isminin geçmemesi çok garip. Bence kitap tüm ilgi çekiciliğini burdan alıyor. Sonunu çok manasız buldum, sanki hiçbir sonuca bağlanmamış gibiydi. "-Haydi..." Kelimesiyle bitiyor. Sonrası yok. Arkası yarın der gibi bitirmiş. Bilemiyorum nasıl yorum yapacağımı. Edebi bir kitaptır, önemli bir eserdir, Peyami Safa'nın yazdığı tüm kitaplar zaten böyledir, alıp okumanızı tavsiye ederim. Bunu da , Mahşer'i de, Bir Akşamdı'yı da, Fatih Harbiye'yi de mutlaka okuyun. Peyami Safa'yı okuyun. Gerçekten güzel.
Bir sonraki çok haklı kitabımızda görüşmek üzere, sizleri seviyorum. Orada bir yerde yorum atmasa da bunları okuyan biri olduğunu hissedebiliyorum. Çok değerlisin dostum. Çok ama çok ...
17 Ekim 2019 Perşembe
Az
"Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var..."
Bu defa bir farklılık olsun, kitabın arkasına yazdığım şeylerin fotoğrafını koyayım buraya. Hâlâ kitabın etkisinden çıkamadım da..
Not: Eğer fotoğraf net değilse üstüne basın netleşir.
Dipnot: Bu kitabı mutlaka okuyun.
Yerindibinot: Büyülendim.
Yerinyedikatdibinot: Kitaplar her zaman haklıdır.
Bu defa bir farklılık olsun, kitabın arkasına yazdığım şeylerin fotoğrafını koyayım buraya. Hâlâ kitabın etkisinden çıkamadım da..
Dipnot: Bu kitabı mutlaka okuyun.
Yerindibinot: Büyülendim.
Yerinyedikatdibinot: Kitaplar her zaman haklıdır.
13 Ekim 2019 Pazar
Yeşil Gece
Merhaba benim güzel kitap kurdu kankilerim! Bugün, edebi bir eserle, Reşat Nuri Güntekin'in nur yüzüyle sizlerleyim. Şimdiye kadar Reşat Nuri Güntekin'in üç kitabını okumuştum. Bu da dördüncü oldu. Okuduklarım arasında en beğendiğim Çalıkuşu'ydu ama bu kitap da gayet güzeldi. Kitabın konusunu kısaca anlatmak gerekirse; toplumdaki din çatışması, önyargılar anlatılıyor diyebiliriz.
Kitabı okurken bir zaman sonra kopuyordum kitaptan çünkü beni çok fazla içine çekemedi. Gerek eski kelimelerden, gerekse fazla uzatılan cümlelerden dolayı kitaba yeterince odaklanamadım. Genel itibariyle kitabın içeriğini anlamış olsam da anlatmamı isteseniz sadece parça parça anlatabilirim. Lakin parçalar arasındaki ayrıntıları anlatamam.
Reşat Nuri Güntekin, edebiyatımızın çok önemli sanatçılarından. O yüzden onun eserlerini mutlaka okumalıyız, okumalısınız. Dediğim gibi ben en çok Çalıkuşu'nu zevk alarak okumuştum. Ama Yeşil Gece'yi de okumanızı öneririm. Edebi kültürünüz için mutlaka katkısı olacaktır. Kitaptan altını çizdiğim tek bir cümle var. O da, Basri Bey'in yakınması çok hoşuma gittiği için. O hâlde bu sözle yayınımızı bitirelim.
"Ulular ulusu Ya Rabbim! Şunların üç, beşini eksik yarataydın da kalan malzeme ile kafalarına biraz izan, yüreklerine biraz insaf sokaydın!"(Yeşil Gece/Basri Bey)
Aklınızdan çıkarmayın: kitaplar her zaman haklıdır.😉
Kitabı okurken bir zaman sonra kopuyordum kitaptan çünkü beni çok fazla içine çekemedi. Gerek eski kelimelerden, gerekse fazla uzatılan cümlelerden dolayı kitaba yeterince odaklanamadım. Genel itibariyle kitabın içeriğini anlamış olsam da anlatmamı isteseniz sadece parça parça anlatabilirim. Lakin parçalar arasındaki ayrıntıları anlatamam.
Reşat Nuri Güntekin, edebiyatımızın çok önemli sanatçılarından. O yüzden onun eserlerini mutlaka okumalıyız, okumalısınız. Dediğim gibi ben en çok Çalıkuşu'nu zevk alarak okumuştum. Ama Yeşil Gece'yi de okumanızı öneririm. Edebi kültürünüz için mutlaka katkısı olacaktır. Kitaptan altını çizdiğim tek bir cümle var. O da, Basri Bey'in yakınması çok hoşuma gittiği için. O hâlde bu sözle yayınımızı bitirelim.
"Ulular ulusu Ya Rabbim! Şunların üç, beşini eksik yarataydın da kalan malzeme ile kafalarına biraz izan, yüreklerine biraz insaf sokaydın!"(Yeşil Gece/Basri Bey)
Aklınızdan çıkarmayın: kitaplar her zaman haklıdır.😉
5 Ekim 2019 Cumartesi
Raif Cilasun'un İki Kitabı
Herkese Selamünaleyküm!
Ben geldim. Biraz önce Kutsal Çile'yi bitirdim, ondan önce de Bir Annenin Feryadı'nı bitirmiştim. Eğer dini kitap okumak istiyorum ama güzel kitap bulamıyorum diyorsanız ikisini de size tavsiye edebilirim. Tabii olumsuz yanlarını da söylemem gerek. Mesela Bir Annenin Feryadı'na bakınca ana karakterin feryat eden bir anne olduğu yanılgısına kapılabilirsiniz ama öyle bir şey yok. Başlıkla içeriğin pek alakası yok öyle söyleyeyim. Onun dışında iki kitap da güzeldi. Sadece altını çizebileceğim pek cümle bulamadım yani tabii ki güzel cümleler vardı ama bunlar özgün cümleler değildi. Hadisler, ayetler falan geçiyordu genelde. Sonuç olarak, dini kitap arıyorsanız okumanız gereken kitaplar bunlar diye düşünüyorum. Önce birini alın, beğenirseniz diğerini alırsınız çünkü ikisi de birbirine benzer kitaplar. Birini beğenmezseniz diğerini de beğenme ihtimaliniz neredeyse yok. Öyle işte. Kutsal Çile'den aldığım bir cümleyle bu yayını da bitirelim.
"İnsan nefsinin eseri değil, akıl denen cevherin sahibi olmalıdır."
Unutmayın, kitaplar hep haklıdır..
Ben geldim. Biraz önce Kutsal Çile'yi bitirdim, ondan önce de Bir Annenin Feryadı'nı bitirmiştim. Eğer dini kitap okumak istiyorum ama güzel kitap bulamıyorum diyorsanız ikisini de size tavsiye edebilirim. Tabii olumsuz yanlarını da söylemem gerek. Mesela Bir Annenin Feryadı'na bakınca ana karakterin feryat eden bir anne olduğu yanılgısına kapılabilirsiniz ama öyle bir şey yok. Başlıkla içeriğin pek alakası yok öyle söyleyeyim. Onun dışında iki kitap da güzeldi. Sadece altını çizebileceğim pek cümle bulamadım yani tabii ki güzel cümleler vardı ama bunlar özgün cümleler değildi. Hadisler, ayetler falan geçiyordu genelde. Sonuç olarak, dini kitap arıyorsanız okumanız gereken kitaplar bunlar diye düşünüyorum. Önce birini alın, beğenirseniz diğerini alırsınız çünkü ikisi de birbirine benzer kitaplar. Birini beğenmezseniz diğerini de beğenme ihtimaliniz neredeyse yok. Öyle işte. Kutsal Çile'den aldığım bir cümleyle bu yayını da bitirelim.
"İnsan nefsinin eseri değil, akıl denen cevherin sahibi olmalıdır."
Unutmayın, kitaplar hep haklıdır..
26 Eylül 2019 Perşembe
Mahşer (Stephen King)
Geldik hayatımda okuduğum en uzun romana. Bu romanı almamdaki ilk neden, Stephen King'in "İt" romanından uyarlanan ilk filmi sınıfta izlememdi. İt, hayatımda baştan sona izleyebildiğim ilk ve tek korku filmi ve gerçekten izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Filmi izledikten sonra bir kitaptan uyarlandığını öğrendim. Kitabın 1212 sayfa olduğunu görünce "Ben bunu okumak istiyorum ama önce Stephen King'in daha ince bir kitabını okuyayım, beğenirsem daha sonra bu kitabı da okurum" diye düşünerek "Mahşer"i almaya karar verdim. Ama bilmediğim şey şuydu: Mahşer, İt'den daha uzun bir roman. Her neyse. Bir sahafa gittim ve Mahşer'i sordum. Ellerinde olmadığını ama istersem getirebileceklerini söylediler. Sonra kitabım geldi ve aldım. 1216 sayfa olduğunu gördüm ve elli lirayı ödedikten sonra bu kadar para verdiğime göre bu kitabı bitirmek zorundayım, diye düşündüm. Sonra kitabı okumaya başladım.
Daha önce hiç bu türde bir kitap okumamıştım. Kitapta gerçekten ne ararsanız var. Ölüm, aşk, hastalık, arkadaşlık, bilinçaltı, gerilim, gizem, macera... Her şey ama her şey bu kitapta mevcut. En başta çok fazla karakter olduğu için kimin erkek kimin kız olduğunu kavramak bile çok zordu. Lakin sonradan kitabı o kadar çok sevdim ki, bazen tüm gece uyumayıp Mahşeri okuduğum oluyordu.
Tüm karakterler dostum olmuştu. Özellikle Tom Cullen mükemmel bir karakter. Ona bayılıyorum. Harikasın Tommy. Her neyse. Sonuç olarak bu kitabı geçen sene 41 günde bitirdim. Bu sene 25 Ağustos'ta tekrar başladım. Ve tam 25 Eylül'de -yani dün- ikinci defa bitirdim. Bence okuyun. Bitiremem demeyin. İlk sayfalarda sıkılırsanız bile bırakmayın. Satın alırsanız verdiğiniz paraya acıyıp devam edersiniz. Ödünç alırsanız da blogtaki kız demişti deyip devam edin. İnanın çok güzelleşiyor kitap devam ettikçe.
Evet, çok kalın olduğu için yanınızda taşıması biraz zor ama birisi size zarar vermek isterse kafasına bu kitapla vurduğunuzda size bir şey olmaz. Aynı zamanda bunu toplu bi yerde çıkarıp okuduğunuzda herkes size aşırı kültürlü gözüyle bakıyor. Aynı zamanda kitap karakterleri aşırı iyi ve bir sürü dostunuz oluyo. İnsanların göremediği ama sizin hissedeceğiniz dostlar. Nick Andros ve Stuart Redman bunlardan bazıları. Kitabı okurken her Stuart bölümünde kendi kendime "Stuuuuuuuuuu" deyip okumaya devam etmek çok güzeldi. Stephen King'e teşekkürler. Ayrıca ünlü birinin bi sözü vardı kim olduğunu hatırlamıyorum. "Bir kitap ikinci defa okunmaya değmiyorsa, birinci defa okumaya da değmez."
Bu bölümü tüm kitaplar gibi Mahşerin de haklı olduğu bir sözle bitirmek istiyorum.
"İnsanlar niyetlenir, tanrı yollarını açar." (Mahşer-Abagil Freemantle)
Daha önce hiç bu türde bir kitap okumamıştım. Kitapta gerçekten ne ararsanız var. Ölüm, aşk, hastalık, arkadaşlık, bilinçaltı, gerilim, gizem, macera... Her şey ama her şey bu kitapta mevcut. En başta çok fazla karakter olduğu için kimin erkek kimin kız olduğunu kavramak bile çok zordu. Lakin sonradan kitabı o kadar çok sevdim ki, bazen tüm gece uyumayıp Mahşeri okuduğum oluyordu.
Tüm karakterler dostum olmuştu. Özellikle Tom Cullen mükemmel bir karakter. Ona bayılıyorum. Harikasın Tommy. Her neyse. Sonuç olarak bu kitabı geçen sene 41 günde bitirdim. Bu sene 25 Ağustos'ta tekrar başladım. Ve tam 25 Eylül'de -yani dün- ikinci defa bitirdim. Bence okuyun. Bitiremem demeyin. İlk sayfalarda sıkılırsanız bile bırakmayın. Satın alırsanız verdiğiniz paraya acıyıp devam edersiniz. Ödünç alırsanız da blogtaki kız demişti deyip devam edin. İnanın çok güzelleşiyor kitap devam ettikçe.
Evet, çok kalın olduğu için yanınızda taşıması biraz zor ama birisi size zarar vermek isterse kafasına bu kitapla vurduğunuzda size bir şey olmaz. Aynı zamanda bunu toplu bi yerde çıkarıp okuduğunuzda herkes size aşırı kültürlü gözüyle bakıyor. Aynı zamanda kitap karakterleri aşırı iyi ve bir sürü dostunuz oluyo. İnsanların göremediği ama sizin hissedeceğiniz dostlar. Nick Andros ve Stuart Redman bunlardan bazıları. Kitabı okurken her Stuart bölümünde kendi kendime "Stuuuuuuuuuu" deyip okumaya devam etmek çok güzeldi. Stephen King'e teşekkürler. Ayrıca ünlü birinin bi sözü vardı kim olduğunu hatırlamıyorum. "Bir kitap ikinci defa okunmaya değmiyorsa, birinci defa okumaya da değmez."
Bu bölümü tüm kitaplar gibi Mahşerin de haklı olduğu bir sözle bitirmek istiyorum.
"İnsanlar niyetlenir, tanrı yollarını açar." (Mahşer-Abagil Freemantle)
15 Ağustos 2019 Perşembe
Steve Jobs ve Apple
"Sevgi bin kilometre boyunca gidebilir. Hayatın sınırı yoktur. Arzu ettiğin yere kadar git. Yükselmek istediğin kadar yüksel. Hepsi senin yüreğinde ve ellerinde." (Steve Jobs)
Bir kitabın daha sonuna geldik..
Okuduğum ikinci biyografi kitabıydı. Daha önce Freyd'un biyografisini okumuştum. Şimdi de Steve Jobs. İkisi de benim hayal ettiğim gibi değildi.
Kitabı kısaca yorumlamam gerekirse;
kitabın yarısı, internette kolayca bulabileceğiniz, tamamen objektif, nesnel ifadelerden oluşuyordu. Apple'ın nasıl kurulduğu gibi bilgiler. Bence bir insan kitap yazıyorsa, kitabın içinde yazarın üslubunu anlamak gerekir. Sadece kitabı değil, yazarı da okumak isterdim. Ama bu kitapta yazarın yorumu o kadar azdı ki, kitaptan hemen sıkıldım. Didaktik bir eser olduğu için nesnel yazılması da normal tabii ki ama bence okuru sıkmaması için cümleleri direkt değil de, kendi ifadeleriyle süsleyerek yazması gerekirdi.
Belki yazardan, belki de yayınevinden kaynaklı bilmiyorum ama, fazlasıyla yazım hatası vardı. Hatta bazen farklı bir dil okuyormuş gibi hissetmeme sebep oldu. Noktalama işaretlerinden eklerin yazımında kadar her yer yazım hatasıyla doluydu. Bu beni birazcık rahatsız etti.
Hep gömmüş olmayayım, tabii ki bu kitabın da size katabileceği şeyler var. Sıfırdan başlayıp ne kadar yükselinebilir, nasıl başarılı olunur ve hangi değerlere sahip olmak sizi yukarı taşır gibi soruların cevaplarını bulabilirsiniz. Steve Jobs'ı tanımanız için de iyi bir kitap. Biyografi kitabı okumayı seviyorsanız, okumanızı tavsiye edebilirim. Ama eğer varsa başka bir yayınevinden alın, yazım yanlışlarının daha az olduğu bir yayınevi de vardır diye umuyorum.
Steve Jobs, Bob Dylan'ı çok severmiş. Onun bir sözüyle yayını bitirelim istiyorum.
"Eğer doğmakla meşgul değilseniz, ölmekle meşgulsünüz demektir." (Bob Dylan)
Haftaya görüşürüz...
Bir kitabın daha sonuna geldik..
Okuduğum ikinci biyografi kitabıydı. Daha önce Freyd'un biyografisini okumuştum. Şimdi de Steve Jobs. İkisi de benim hayal ettiğim gibi değildi.
Kitabı kısaca yorumlamam gerekirse;
kitabın yarısı, internette kolayca bulabileceğiniz, tamamen objektif, nesnel ifadelerden oluşuyordu. Apple'ın nasıl kurulduğu gibi bilgiler. Bence bir insan kitap yazıyorsa, kitabın içinde yazarın üslubunu anlamak gerekir. Sadece kitabı değil, yazarı da okumak isterdim. Ama bu kitapta yazarın yorumu o kadar azdı ki, kitaptan hemen sıkıldım. Didaktik bir eser olduğu için nesnel yazılması da normal tabii ki ama bence okuru sıkmaması için cümleleri direkt değil de, kendi ifadeleriyle süsleyerek yazması gerekirdi.
Belki yazardan, belki de yayınevinden kaynaklı bilmiyorum ama, fazlasıyla yazım hatası vardı. Hatta bazen farklı bir dil okuyormuş gibi hissetmeme sebep oldu. Noktalama işaretlerinden eklerin yazımında kadar her yer yazım hatasıyla doluydu. Bu beni birazcık rahatsız etti.
Hep gömmüş olmayayım, tabii ki bu kitabın da size katabileceği şeyler var. Sıfırdan başlayıp ne kadar yükselinebilir, nasıl başarılı olunur ve hangi değerlere sahip olmak sizi yukarı taşır gibi soruların cevaplarını bulabilirsiniz. Steve Jobs'ı tanımanız için de iyi bir kitap. Biyografi kitabı okumayı seviyorsanız, okumanızı tavsiye edebilirim. Ama eğer varsa başka bir yayınevinden alın, yazım yanlışlarının daha az olduğu bir yayınevi de vardır diye umuyorum.
Steve Jobs, Bob Dylan'ı çok severmiş. Onun bir sözüyle yayını bitirelim istiyorum.
"Eğer doğmakla meşgul değilseniz, ölmekle meşgulsünüz demektir." (Bob Dylan)
Haftaya görüşürüz...
9 Ağustos 2019 Cuma
Tüm Sherlock Holmes Serisi
"Adım Sherlock. Başkalarının bilmediği şeyleri bilmek benim işim." (Sherlock Holmes)
Haziran ayının sonunda başlayıp ağustos ayının başında bitirdik seriyi. Yani her biri 400-500 sayfa arasında olan beş kitabı 40-45 günde bitirdim diyebiliriz. Hayatımda ilk defa beş kitaplı bir seri bitirdim, ilk defa dedektif konulu kitap okudum. Güzeldi. Sherlock Holmes'in kafa yapısını anlamaya çalışmak.. Bu serinin size katabilecekleri; gözlem becerinizi geliştirmek ve olaylara farklı bakış açılarıyla yaklaşabilmek.
Sherlock Holmes deyince aklıma keman, pipo, mantık, gözlem, deney, zeka gibi şeyler geliyor. O yüzden de kitapların toplu fotoğrafını çekerken, Matilda'nın (kemanım) da bu karede yer almasını istedim.
Dizisini izleyip izlememek konusunda hala kararsızım. Siz de fikrinizi belirtmediğiniz için karar vermem hala zor. Her neyse.
Bir dahaki kitap bitiminde görüşmek üzere. Unutmayın. Kitaplar her zaman haklıdır.
Haziran ayının sonunda başlayıp ağustos ayının başında bitirdik seriyi. Yani her biri 400-500 sayfa arasında olan beş kitabı 40-45 günde bitirdim diyebiliriz. Hayatımda ilk defa beş kitaplı bir seri bitirdim, ilk defa dedektif konulu kitap okudum. Güzeldi. Sherlock Holmes'in kafa yapısını anlamaya çalışmak.. Bu serinin size katabilecekleri; gözlem becerinizi geliştirmek ve olaylara farklı bakış açılarıyla yaklaşabilmek.
Sherlock Holmes deyince aklıma keman, pipo, mantık, gözlem, deney, zeka gibi şeyler geliyor. O yüzden de kitapların toplu fotoğrafını çekerken, Matilda'nın (kemanım) da bu karede yer almasını istedim.
Dizisini izleyip izlememek konusunda hala kararsızım. Siz de fikrinizi belirtmediğiniz için karar vermem hala zor. Her neyse.
Bir dahaki kitap bitiminde görüşmek üzere. Unutmayın. Kitaplar her zaman haklıdır.
Sherlock Holmes:Gölge Koleksiyonu
Burada göreceğiniz son Sherlock Holmes kitabı. Tabii yazarımız altıncı kitabı da yazmaya karar vermezse. Bu kitabın sonu son gibi değildi. Sanki yeni bir kitap daha çıkacakmış gibi hissettirdi bana. O kadar umut ettim ama Sherlock aşık olmadı. Olsa iyiydi ama olmadı. Olsun. Bir kitaba hatta bir seriye daha veda etme vakti.. Hoşçakal Sherlock.
29 Temmuz 2019 Pazartesi
Sherlock Holmes: Bir Suçun Portresi
"Ama nihayetinde Tanrı'nın kendi rüzgarıdır;fırtına nihayet dindiğinde daha güzel, daha güçlü ve daha temiz bir ülke uzanıyor olacak güneşin altında." (Sherlock Holmes)
Geldik serimizin dördüncü kitabına. Artık geriye sadece bir kitap kaldı. Temmuzun bitmesine ise sadece 2 gün.. Sanırım son kitabı Ağustosun ilk haftası bitirebileceğim.. Büyük bir heyecanla okumaya devam ediyorum. Tek merak ettiğim şey şu: Acaba Sherlock Holmes aşık olacak mı? Son derece mantıklı yaşayan ve duygulara hayatında pek yer vermeyen biri olduğu için bi kadına aşık olacak mı diye çok merak ediyorum. Belki son kitapta böyle bir şey vardır diye umut ediyorum. Sanırım dayanamayıp dizisine başlayacağım ama hala kararsızım. Neyse. Diğer kitap bitince bu konuyu tekrar düşünürüz. Unutmayın. Kitaplar her zaman haklıdır. Sherlock Holmes ise ultra haklı...
Geldik serimizin dördüncü kitabına. Artık geriye sadece bir kitap kaldı. Temmuzun bitmesine ise sadece 2 gün.. Sanırım son kitabı Ağustosun ilk haftası bitirebileceğim.. Büyük bir heyecanla okumaya devam ediyorum. Tek merak ettiğim şey şu: Acaba Sherlock Holmes aşık olacak mı? Son derece mantıklı yaşayan ve duygulara hayatında pek yer vermeyen biri olduğu için bi kadına aşık olacak mı diye çok merak ediyorum. Belki son kitapta böyle bir şey vardır diye umut ediyorum. Sanırım dayanamayıp dizisine başlayacağım ama hala kararsızım. Neyse. Diğer kitap bitince bu konuyu tekrar düşünürüz. Unutmayın. Kitaplar her zaman haklıdır. Sherlock Holmes ise ultra haklı...
24 Temmuz 2019 Çarşamba
Sherlock Holmes: Şüphenin İzinde
"Ben sadece bir öğrenciyim, hayallerin peşindeyim. Günlük yaşamın pratiklerini açıklayamam. Ama yine de, bilirsiniz ki aşk farklı şekillere bürünür." Prof. Coram'dan güzel bir sözle başlayalım dedim. Serinin üçüncü ve şimdiye kadar en beğendiğim kitabı. Yalnız şöyle bir sıkıntı var ki, sanırım yayınevinden kaynaklanıyor, çok fazla yazım hatası var. Diğer iki kitapta da vardı ama sanki bu kitapta özellikle daha çok yapmışlar gibiydi. Ben de dilbilgisi kurallarını çok önemserim, bazı yanlış yazılmış kelimeleri tükenmez kalemle düzelttiğim bile oldu öyle söyleyeyim. Bu seriyi bizim eve abim almıştı. Ren yayınlarından almış ama sanırım bu seriyi birçok farklı yayınevi basmıştı. Bence siz alacaksanız başka bir yayınevi tercih edin. Özellikle de yazım hataları sinirinizi bozuyorsa... Seriyi bu ay içinde bitirmeyi planlıyordum lakin iki kitap var ve bu ayın bitmesine bugünü saymazsak yedi gün var. Yedi günde iki kitabı bitirmem pek mümkün gözükmüyor. Ama belki sizin için kendimi zorlayıp bitirebilirim. Aranızda dizisini izleyen varsa yorumlara yazın sizce dizisini izlemeli miyim? Tabii ki kitabıyla dizisi aynı hissi vermeyecektir ama seri bittikten sonra dizisine de başlamayı düşünüyorum tabii sizin fikirlerinize de bu noktada çok değer veriyorum. Şu ana kadar hiçbir yayınıma yorum gelmedi ama umudumu kesmiyorum, belki de bu yayına yorum gelir bilemem. Bu arada fotoğrafta size yeni gözlüğümü göstermek istedim fakat rengi falan çok belli olmamış. Bordo bir gözlük aldım. İkinci yayındaki fotoğrafta gördüğünüz gözlüğü yanlışlıkla kırdığım için bugün gidip yeni gözlük aldım ve her yeri yeniden net görebilmek harika bir şey. Bir sonraki kitap bitiminde tekrar görüşürüz, yorumlarınızı bekliyorum...
15 Temmuz 2019 Pazartesi
Sherlock Holmes: Oyun Başladı
Serinin ikinci kitabı. Umarım Temmuz sonuna kadar beş kitabı da bitirebilirim. Fazlasıyla sürükleyici bir seri.. Bitirelim bakalım..
6 Temmuz 2019 Cumartesi
Sherlock Holmes: Suç Uyanıyor
"Feri sönmüş gözlerle sabit bir noktaya bakan gözler hayata tutunmaktan çoktan vazgeçtiklerini gösteriyordu."
Serinin ilk kitabı. Hayatımda okuduğum ilk dedektif romanı. Kitabı okurken Sherlock Holmes'in zekasına hayran kalmamak elde değil. Aslına bakarsanız bu zeka tamamen yazar "Sir Arthur Conan Doyle" a ait. Temmuz ayı boyunca Sherlock Holmes serisini bitireceğim. Şimdiden fazlasıyla sürükleyici.
Sherlock Holmes haklı. "İmkansızları çıkardığınızda geriye gerçekler kalır."
Unutmayın, kitaplar her zaman haklıdır.
Serinin ilk kitabı. Hayatımda okuduğum ilk dedektif romanı. Kitabı okurken Sherlock Holmes'in zekasına hayran kalmamak elde değil. Aslına bakarsanız bu zeka tamamen yazar "Sir Arthur Conan Doyle" a ait. Temmuz ayı boyunca Sherlock Holmes serisini bitireceğim. Şimdiden fazlasıyla sürükleyici.
Sherlock Holmes haklı. "İmkansızları çıkardığınızda geriye gerçekler kalır."
Unutmayın, kitaplar her zaman haklıdır.
1 Temmuz 2019 Pazartesi
Haziran ayında okuduklarım
Haziran ayında okuduğum kitapları sizlerle paylaşmak istedim. Aslında bu kitapların arasında İncir Kuşları da vardı lakin o müthiş kitabı mutlaka okuması gerektiğini düşündüğüm bir arkadaşıma hediye ettiğim için fotoğrafta yer alamadı.
Kısaca bu kitaplardan bahsedeyim sizlere isterseniz.
Çizgili Pijamalı Çocuk;
Kuzenim, çok duygusal olduğunu söyleyerek ödünç vermişti. Ben de genel hayatımda da çok ağlayan biri olarak ağır bir dram okumayı düşleyerek aldım elime. Umduğum kadar duygusal bir kitap değildi fakat değindiği konu itibariyle çok güzeldi.
Çok spoiler vermek istemiyorum o yüzden içeriğini birkaç cümleyle açıklamaya çalışacağım. Romanın ana kahramanları iki tane çocuk. Birisi babası asker olan, Gretel isminde kendisinin "umutsuz vaka" olarak gördüğü bir ablaya sahip bir çocuk, Bruno. Diğeri ise yahudi bir ailenin çocuğu olduğu için esir kampında zorlu bir hayat geçirmek zorunda olan dünya tatlısı Shmuel. Bruno ve ailesi Berlin'den babasının işi dolayısıyla taşınıyor ve orada Shmuel'le arkadaş oluyorlar..
Ben hem kitabı okudum hem de filmini izledim. İlk defa filmin kitaptan daha etkileyici olabileceğine şahit oldum. Kitabı okurken hiç ağlamamıştım fakat filmi izlerken ağladığımı itiraf edebilirim. Okuyun, okutturun. Gerçekten çok güzel bir kitap. Kalbinize dokunacağından eminim.
Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı;
Şimdiye kadar çok fazla kişisel gelişim kitabı okudum. Kendim de bir kişisel gelişim kitabı yazıyorum yaklaşık iki senedir. Lakin bu kitapta aradığımı bulamadığımı üzülerek söylemek istiyorum. Benim için fikir kitaplarında üslup birçok şeyin önüne geçer. Bu kitapta kullanılan üslup bana çok kaba geldi. İçeriği de benim fikir yapımla çok uyuşmuyor. Çok tavsiye etmem ama eğer yabancı yazarlardan kişisel gelişim kitabı okumayı tercih ediyorsanız ve kaba bir üslup sizi rahatsız etmiyorsa, okuyabilirsiniz.
Böğürtlen Kışı;
(Buraya kitabın arkasındaki "Benim Kış Notlarım" bölümüne yazdıklarımı direkt aktarmak istiyorum.)
"Sanırım bu kitabı yazın okumakla büyük aptallık ettim. Tam karlı bir günün sabahında elinde yumuşak bir kahve ile okunmalık kitap. Fazlasıyla sürükleyiciydi. Son sayfalarını okurken gözyaşlarıma engel olamadım. Çok güzel bir hikayeydi. Vera'yı kalbimin içinde hissettim. Ethan ve Claire'in barışmasını çok içten istemiştim.(barışıp barışmadıklarını anlamanız için okumalısınız :)) Bitmesi gereken yerde bitti ve yapbozun tüm parçaları tamamlandı. Kesinlikle harikaydı. Bunu bana öneren kitapçıya sonsuz teşekkür ederim. Hayatımda okuduğum en güzel kitap olan "İncir Kuşları" nı da bana o önermişti, bunu da. Sanırım artık hep ondan kitap alacağım. Herkese tavsiye edebileceğim bir kitap daha bitirmiş olmak ne hoş.. İnşallah gelecekte benim yazacağım kitaplar da okurlarıma böyle güzel hissettirir. Sarah Jio'nun okuduğum ilk kitabıydı. Bundan sonra da onun kitaplarını okumaya çalışacağım. Yazacağım romanlarda da esinleneceğim biri olacak gibi gözüküyor. Kalemine sağlık. İnsanlara çok tatlı hisler armağan etti." 23.06.2019
Zamanın Kısa Tarihi;
Bu kitap da yine bana sıkıcı gelen ama ilgi alanı bilim veya fizik olanlar için faydalı olabilecek bir kitap. Şahsen ben okurken sıkıldım çünkü tamamen bilimsel bir kitap ve benim de özellikle fiziğe karşı hiç ilgim yok. Aranızda ilgilenen varsa tavsiye edebilirim. İçerik olarak verebileceğim pek bir bilgi yok. Evren, uzay, zaman gibi şeylerden bahsediyor, içinde bazı bilimsel şemalar var. O şekilde.
İncir Kuşları;
Fotoğrafta yer alamasa da en sevdiğim kitap olmayı hak eden "İncir Kuşları"nı size anlatmazsam içimde kalırdı. Okurken saatlerce ağladığım, gerçek bir yaşam hikayesini anlattığı için ultra etkilendiğim, kendim yaşamış gibi hissettiğim ve sonu sayesinde içime müthiş bir umut serpen bir kitaptı.
Romanımız, Bosna'da geçiyor. Daha çok, Bosna'nın Saraybosna kentinde. Konservatuvar okuyan, piyano çalan ve teyzesiyle Saraybosna'da yaşayan Suada ve konservatuvarda tanıştığı sevgilisi Tarık'ın aşkı.. Daha sonra başlayan savaş ve Sırpların Bosnalılara yaptığı türlü işkenceler, acı, dram, fazlasıyla duygusal sahneler.. Çok da anlatmayayım yoksa kendimi tutamayıp spoiler vereceğim. Sadece alın ve okuyun. Gerçekten pişman olmayacaksınız. Size söz veriyorum okuduğunuz zaman bu kız haklıymış diyeceksiniz.
Benim Haziran ayında okuduğum kitaplar bu şekildeydi. Bir de Gladiator var fakat o İngilizcemi geliştirmek için okuduğum bir kitap. Hakkında anlatabileceğim pek de bir şey yok.
Bundan sonra her bir kitap bitirdiğimde paylaşacağım kitabı. En son ay bittiğinde de böyle toplu fotoğraf paylaşıp altına ufak alıntılar yazacağım. Kitap yorumlarımı birer birer paylaşmış olacağım. Blogum çok yeni olduğu için belki hiç kimse okumayacak ama okuyanlara şimdiden teşekkür ederim. Görüşmek üzere, yorumlarınızı bekliyorum.. Unutmayın. Kitaplar her zaman haklıdır. ;]
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)